Netflix‘in Ryan Reynolds‘lı yeni bilimkurgu filmi The Adam Project bugün itibariyle yayınlandı! Ryan Reynolds, Mark Ruffalo, Zoe Saldana gibi isimlere ev sahipliği yapan yapımı bir hayli sevdik. Ryan’ın bir önceki sinema filmi olan Free Guy‘ın da yönetmenliğini üstlenen Shawn Levy‘nin bugün inceleme konumuz olan The Adam Project’in yönetmen koltuğunda olduğunu sizlere hatırlatıp incelememize başlıyorum.
The Adam Project Film İncelemesi: Gelecekten Geçmişe Dönüş
“Gelecekten geçmişe dönüş” başlığını “Sadece ünlülerin olduğu film” olarak da kabul edebilirsiniz. Evet, biraz sert ya net bir tavra sahip olmuş olabilir. Maalesef ki doğru bir teşhis olduğunu söylemek isterim. Netflix, Dark‘ın elde ettiği başarılardan sonra “zaman” temalı bilimkurgu filmlerini bir hayli sevmiş olsa gerek ki ha bire önümüze aynı konseptte filmler çıkartıyor. İşte Netflix kütüphanesine eklenen bu sözde “zaman” konulu filmlerden bir diğeri The Adam Project. Yanlış anlaşılmasın, filmi bir çırpıda heyecanla ve severek izledim. Fakat ekranlarda özellikle de Netflix’de artık sadece ünlü isimlerin yer alıp yeni yüzlere yer verilmemesi, aynı konulu yapımların birbirini tekrar etmesi benim artık bir seviyeden sonra sinirimi bozmaya başladı diyebilirim.
Gelelim filme; The Adam Project, yıllar önce öldüğü söylenen eşini bulmak adına çaldığı jet ile zamanda yolculuk yapan Adam Reed‘i konu ediniyor. Aslında 2018 yılına gitmek isteyen Adam jetinde ki arıza sebebiyle “yanlışlıkla” 2022 yılına gidip 12 yaşında ki hali ile yan yana geliyor. Ve “bana göre” filmin bazı saçmalıkları da tam olarak buradan itibaren başlıyor.
Adam, geleceği hakkında bir çok hikayeyi çocuk haline anlatıyor fakat tüm bu hikayeye rağmen aslen bizim gelecekten gelen Adam’da hiçbir değişiklik olmuyor. Yani zamanın karmaşık döngüsüne kurban olmuyor. 12 yaşındaki hali; gelecekte “kendisinden tamamen farklı” dönüşeceği adamı görüp belki kafayı yiyebilir (Çünkü 12 yaşında bir ergene gelecekte zamanda yolculuk yapacağı bilgisi veriliyor ve bu ergen bunu 30 yıl boyunca kimseyle paylaşmıyor) ya da “gelecekte zaten ona dönüşeceğim” gibi düşüncelere sahip olup bazı sorumluluklarını yerine getirmeyebilir. Daha bunun gibi bir çok alternatif üretilebilir. Filmde bu tarz bir çok hata bulunuyor. Özellikle de filmin final sahnesinde. (en son değineceğim)
Bizim Adam’lar beraber iken, babaları öldüğü zaman Sorian Teknoloji‘nin başına geçen ama zaman konusunda hiç etik hareketler sergilemeyen Laura‘nın tuzağına düşüp saldırıya uğruyorlar. İşte burada saçmalıklar silsilesi devam ediyor ve 2018 yılına gidip aradan geçen 4 yıldan sonra 2022 ye giren Adam’ın eşi Maya gelip bizim Adam’ları kurtarıyor. Yahu gerçekten böyle bir senaryo yazmayı nasıl başardınız merak ediyorum.
Adam (erkek, tekil) 2050 yılından eşinin 2018 yılına gittiğini düşündüğü için o yıla gitmeye çalışıyor. 4 yıl sonra. Yani eşin 4 yıl önce 2018 yılına gittiyse sen neden 2018 yılına gitmek istiyorsun? 2022 ye gitsen falan hani aradan 4 yıl falan geçmiş. Ve Adam 2018 yılına jet arızası sebebiyle gidemeyip “şans eseri” bir şekilde eşi ile karşılaşıyor. Bu olaylar için senariste tıpkı Adam’ın repliği gibi bakıyorum. Gerçekten o kadar haklısın ki küçük Adam!
“Vay be, o kaslar için beynimi vermişim galiba.”
Maya, bizim Adam’ları kurtarıp Laura’nın gelecek zamanda geçmişe gidip geleceği değiştirdiğini açıklıyor ve büyük Adam’a bu olayı düzeltmesini söyleyip onları gönderiyor. Sonrasında da zaten karakterimizi mantıklı bir şekilde jete bindirmek yerine gereksiz saçma bir şekilde öldürüyorlar. Filmin devamında da pek mantıklı şeyler olmuyor zaten.
Adam’lar babaları Louis’i buluyorlar ve ona gelecekteki Laura’nın bu zamana gelip projeden para kazanması için telkinlerde bulunduğunu açıklıyorlar. Arada bazı aile draması yaşandıktan sonra, Louis ve Adam’lar Laura’nın kendini öldürmesine sebep olup Adam projesini parça pinçik ediyorlar. Sonrasında da mahvettikleri zaman çizgisi ile birlikte gerçeklikten siliniyorlar. Ve Adam zamandan silindiği için aslında hiç yaşanmamış olan “anneme sarıl” lafını saçma bir şekilde gerçekleştiriyor, olmayan jet dersinde Maya ile karşılaşıyor. Yani saçma şeyler oluyor.
The Adam Project filmi senaryo bakımından “bana göre” gerçekten de fazlasıyla eksik bir yapıya sahip. Filmi detaylıca düşündüğümüz taktirde bahsettiğim olaylar gibi saçma şeyleri gün yüzüne çıkartabilmeniz olasıdır. Keşke biraz daha düşünüp, daha az saçma bir senaryo yazsalarmış. Ama film sadece senaryodan ibaret değil sonuçta. Bu saçmalıkları bir kenara aldığımızda gerçekten de keyifli bir filmi izleme fırsatınız oluyor.
Ryan Reynolds ve filmde önemli role sahip tek yeni yüz Walker Scobell‘ın mükemmel uyumuna diyecek laf yok. Saçma bir şekilde Walker Scobell’ın karakter harici Ryan Reynolds’a gerçekten de çok fazla benzediğini, kariyerinde Ryan ile çocuk halini canlandırması için çalışabileceklerini umut ediyorum.
The Adam Project yorumlarım burada bitiyor. Kısacası “bana göre” film efektleri, yönetmenliği, oyunculukları ile gerçekten de Netflix’in izlenmesi gereken bilimkurgu filmleri arasında yerini almış. Tabi ki de filmi mantık aramadan izlemek çok daha doğru bir karar olur tabi. Sizlerin de film hakkında düşüncelerini yorumlara bekliyorum.
