Fantastik Canavarlar serisinin yeni filmi Fantastic Beasts: The Secrets of Dumbledore filmi bugün itibariyle vizyona girdi! Harry Potter evreninin yan hikayesine ev sahipliği yapan serinin devam filmi, Dumbledore ve Grindelwald arasındaki ilişkiyi ve akılda kalanları cevaplamasıyla biliniyor. İşte karşınızda:
Fantastic Beasts: The Secrets of Dumbledore İncelemesi
Hazırlanın Hogwarts‘a geri dönüyoruz! Fantastic Beasts: The Crimes of Grindelwald‘ın Suçlarının üstünden tam 4 yıl geçti. Büyülü dünyayı Hogwartsımızı tekrardan görmek inanılmaz güzeldi. Tabiki sadece nostajiye takılı kalmamak gerek, yeni film bize neler sunmuş gelin bunları hep birlikte filmi geri sarıp konuşalım.
İkinci film birçok kişinin gelecek beklentilerini yerle bir etmişti. Her şey son derece kötü işlenmişti. Halbuki ellerinde o kadar güzel hikaye vardı ki, Rowling bunu senaryoya dökebilse çok başka şeyler izlerdik ama Rowling senaryo yazamıyor ve bu gözler önünde olmasına rağmen inatla düzeltilmemeye devam ediliyordu. Ama bu filmde kendisini Harry Potter filmlerinin senaryosunu yazan Steve Kloves de senarist kadrosuna ekleniyor. Gerçekten abimizin elini ayağını öpmek lazım. Onun parmaklarının değdiği apaçık belli. Hikâye derli toplu, güzel bir şekilde ilerliyor.
Oyuncuların performansı ve hikaye ile uyumu nasıl?
Bazı yerler ve karakter var anlamsız işte o kısımlar muhtemelen Rowling‘in yazdığı yerler. Mesela Yusuf Kama karakteri neden filmde var? Baya önemli gösterilmiş ancak hiçbir faydası olmadan boş boş durarak tüm filmi geçiriyor. Bu da insanların bir hayli sinirini bozuyor. Tüm bunların dışınsa bir tane de yeni eklenen Jessica Williams‘ın canlandırdığı “Profesör Hicks” karakterimiz var. Karakter oldukça güzel. Boş duracak eski karakterdense hikâyeyi tamamlayacak yeni bir karakterin konulması daha mantıklı bir karar bence. Diğer karakterlerimizin de oldukça güzel ve keyifli sahneleri var.
Jude Law sen inanılmaz bir oyuncusun. Dumbledore’un gençliğini ondan başkasının canlandırması imkansız gibi, oyuncu karaktere resmen cuk diye oturuyor. Dumbledore demişken Grindelwald’dan da bahsetmemek olmaz. Şunu söylemeliyim ki Madd Mikelsen tam bir Grindelwald olmuş, inanın Johnny Depp muhtemelen bu filmde sırıtırdı. Gönül isterdi ki Depp olsun ama maalesef şartlar buna el vermedi. Ve bir yandan da Depp’in ambiyansı asla bu filme uymazdı. Filmde Dumbledore ve Grindelwald olduğu sahneler çok güzeldi. Bazı yerlerinin duygusallığı içinizi param parça ederken bazı yerlerde “Woww” dedirtiyordu ancak sahneler kısa kısa kısa. Tam sahneye yükseliyorsunuz, odaklanıyorsunuz ve kendinizi kaptırıp büyülü dünyanın içine giriyorsunuz işte o anda hop hemen sahne kesiliyor. Koyun işte izleyelim. Seyirciden neyi bu kadar sakınıyorsunuz? Ama tüm bu kısa ve içimizde kalan sahnelerin arasından fırlayan öyle bir sahne var ki kalbimizi söküyor.
Filmde neler oluyor?
Filmde aslında çok şey oluyor dünya tüm hızıyla dönüyor sizi de peşinde koşturuyormuş gibi hissettiriyor ama tuhaftır ki elde tutulacak hiçbir şey olmuyor aslında bir adım dahi atamadan dümdüz yerimizde durup kalmış oluyoruz. Olayları izliyoruz izliyoruz izliyoruz ama bir altyapı yok bu yüzden de sahnelerin içi dolmuyor. Yanlış anlaşılmasın izlerken süresini hiç hissetmedim eğlendim, güldüm, duygulandım ama eksik abi bir şeyler eksik o tat yok. Eski filmlere özellikle de ikinci filme nazaran daha derli toplu film izledik. En azından anlamlandıramadığımız karmaşaların her yerden saldırmasına maruz kalmadık onun yerine bir sürü olay oldu izledik ama sonra bu olmasa da olurdu keşke daha uzatsalardı dediğimiz çok sahne gözümüzün önünden geçti.
Ses,müzik ve sinematografi nasıldı?
Soundtrackler güzeldi zaten pek göze çarpan yeni müzik yoktu. Hep kulağımızın aşina olduğu eski tanıdık tınılardaki şarkılardı. Yeni bir heyecan, bizi Hogwarts’ta hissettirecek yeni bir şarkı beklerdim aslında. Sinematografiye gelirsek önceki filmlerle aynı renk paleti kullanılmaması cidden iyi olmuştu ve böylece hem filme farklı bir hava katmıştı hem de bizi hikâyenin içine dahil edebilmişti ama birçoğumuzun bildiği malum sinemalar parlaklığı kıstığı için seyir zevki illaki düşecektir. Gel gelelim asıl olaylara.
Filmimiz, serinin önceki filminde olan malum olayların bize sırrını gösteriyor ama çok çok çok saçma bir şekilde gösteriyor. Her şeyi kursağımızda bırakıyor. Bir sahne de tam anlamıyla gösterilmeden kısaca geçiliyor. Bu da seyirciyi tatmin etmiyor açıkçası beni etmedi. Vee Grindelwald’ın gözlerinin neden farklı renk olduğu hâlâ AÇIKLANMIYOR.
Kapanışa gelirsek genel olarak hayranları çok üzmeyecek ama üzmemesinin yanı sıra çok fazla da tatmin etmeyecek bir yapım. Fantastic Beasts: The Secrets of Dumbledore Film Eleştirisi ve Yorumlarımızı burada sonlandırıyoruz.
Fantastic Beasts: The Secrets of Dumbledore incelemesinin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Filmi hakkında düşüncelerinizi yorumlar kısmından bizlerle paylaşmayı unutmayın. Bir sonraki metinimizde görüşmek üzere, sağlıcakla kalın.