DC animasyon filmlerinde Justice League: Flashpoint Paradox (Adalet Birliği: Flashpoint Paradoxu) filmini izledim ve biraz konuşalım istedim. DC’nin sinema filmleri çoğu hayranı hayal kırıklığına uğratsa da animasyon filmleriyle hala kendisini sevmemizi sağlıyor. DC animasyon filmi Superman: Red Son filminin incelemesini buraya tıklayarak okuyabilirsiniz. Yazıda spoiler olacak eğer izlemediyseniz izlemenizi öneririm fakat çok beklentiye girmeyin. Sonra gelip okumaya devam edebilirsiniz.
2013 yapımı film Barry Allen’ın küçüklüğüyle başlıyor. İzlemeden önce hiçbir araştırma yapmamıştım ve Wally West’i göreceğimi düşünüyordum ilk saniyeden hayal kırıklığına uğradım. Barry Allen izlemek istemememizin sebebi kesinlikle The Flash dizisi. Fakat sonrasındaki Flash Müzesi sahnesi gerçekten çok iyiydi. Her karakter aynı olayı kendi güç ve kişiliklerine uygun şekilde çözüyor. Böyle kısa bir karşılaştırma ama aynı zamanda da karakterleri tanıma anı filmin başında çok bilgisi olmayanlar için yapılmış. Herkesin o kadar uğraşırken Superman’in sadece eliyle kapatması da beni gülümsetti.
Sonrasında hemen Flashpoint olayına geçtik. Barry Allen geçmişe giderek annesini kurtarmış ve zamanda büyük değişiklere yol açmış. Burada ne tahmin ettiysem hepsi yanlış çıktı. Filmin çok güzel sürpriz noktaları var. Yeni oluşan zaman çizgisinde alınan kararlar mantıklı ve açıklanabilirdi. Kısa Kısa verilen “bu evrende zaman nasıl işledi” şeklinde fazla göze parmak diyaloglar vardı, bu da gözümden kaçmadı.
Flash Müzesindeki sahneler bize zaten kalabalık bir film olacağını söylemişti ve gerçekten çizgi roman okuyucularına yapılmış göndermeleri yakaladım. Tüm karakterler olması gerektiği gibiydi fakat “bu evrende olaylar böyle gelişmiş” şeklinde açıkladıkları için karakterlere çok odaklanmamış lar. Karakterlerin altı biraz boş kalmış. Kalabalık bir film olduğu için ya da sadece yan karakterlere göre konuşmuyorum, başroldeki Flash dahil çoğu sığ karakterlerdi. Annesinin başta söylediği söz yaşandı sonra “sözünü anladım annecim” falan dedi ama bunun beni etkilemesi gerekirdi, çok boş kaldığı için bir etki yaratamadı. En iyi karakter Thomas Wayne’in Batman’iydi. Altı diğerlerine göre doldurulmuş, karakterine aykırı davranışı olsa bile nedenini anlayabildiğimiz tek kişiydi. Batman’in karanlık versiyonlarını çok seviyorum.
Çizgi romanlarda Bruce Wayne’in vurulup anne ve babasının kurtulduğu bir evrende Martha Wayne Joker, Thomas Wayne ise Batman oluyormuş. Ben bu çizgi romanı okumadım fakat muhteşem hikaye. Galiba bu evrende de bu yaşanmış. Bu olayları görmeyi çok isterdim. Joker kartının kanla kaplı asılı olması ve Wayne aile fotoğrafı önündeki 2 kurşun Thomas’ın Martha’yı öldürdüğü anlamına geliyor olmalı.
Filmdeki çizimler, Barry’nin koşuşu güzeldi fakat bazı sorunlarım var. Aquaman’in yüzü gerçekten çok kötüydü. Kaslı bir adam olduğunu anladık fakat her gördüğümde bir gariplik olduğunu düşündüm. Çok az gördüğümüz Shazam’ın yüzünde bir sorun yoktu keşke onun gibi yapsalarmış.
Mera’nın Wonder Woman’a karşı şansı yok zaten ama neden bir aşk üçgeni oluştu ve neden Aquaman Wonder Woman’a savaş açtı biraz kafam karışık. Bu filmde Cyborg ve Aquaman’i hiç sevmedim, hiç olmamışlar. Superman’in o evrende hapsedilmiş ve cılız olmasına rağmen güneşi görünce güçlenmesini çok sevdim. Ama neden uçarak gitti ya da nereye gitti?
Soru işaretlerine ve sorunlarına rağmen yine de film güzeldi, beğendim. Fakat tekrar izleyeceğim ya da muhteşem diyeceğim şekilde beni etkilemedi.
Filmdeki en iyi sahne bana göre flashın gerçek batmane babasının mektubunu vermesi