Emma Stone, diğer şeylerin yanında komik, güzel ve neşeli biri. Hollywood’daki genç yıldızların daha büyük rollere geçmeden önce kameralar önünde büyümesini izledik. Her şeye rağmen Stone, hep mütevazi kaldı ve şöhretin ondan bir şeyler götürmesine izin vermedi. Kendisi, takılabileceğin gerçek ve iyi bir arkadaş. Olumlu tutumu değişmemiş olsa da tarzının yıllar boyunca uyum sağladığını ve mükemmelleştiğini gördük. Sizinle Emma Stone’un değişimine bir bakalım.
Emma Stone Kimdir?
Emma Jean Stone 6 Kasım 1988 tarihinde doğdu ve Scottsdale, Arizona’da büyüdü. Normal bir çocukluğu olmasına rağmen, genç Stone daha fazlasını istediğini derinden biliyordu. Vogue’ye göre Stone oyuncu olmaya 14 yaşındayken bir tarih dersinde karar vermiş. Eve koşmuş, ailesine Los Angeles’e taşınmak ve Hollwood’a gitmek için bir powerpoint sunumu hazırlamış. Peki onun ilham kaynağı neydi? The Spice Girls idi. Stone, Vogue’a verdiği röportajda “Skechers platformum vardı. Bell-bottoms pantolonum vardı. Bir sürü işaret vardı. Saçlarımı Baby Spice gibi kestim çünkü sarı saçlarım vardı”. Bu PowerPoint sunumu ve stil ilhamıyla, bu kızın Hollywood‘a gitmek için tasarlandığı anlaşılıyor.
Emma Stone ve annesi Los Angeles’a taşındıktan sonra Hollwood yıldızı hemen parlamadı. Stone bir sürü seçmeye girdi. Independent‘ta iyi bir menajere sahip olmadığını ve onun için doğru olmayan rollere gönderildiğini söyledi. “Los Angeles’a ilk taşındığımda, sarışın olduğum için bir ponpon kız olmak istediğimi düşünen bir menajerim vardı. Bu yüzden beni yönlendirdiği her yerde insanlar şunu düşünüyordu: daha 15 yaşında mı? Bu şekilde yürümeyecekti” Bu yüzden 2004’te bir karara vardı ve görünüşünü değiştirdi.
“Bir gün, farklı bir şeyler denedim, saçımı koyu kahverengine boyadım ve bir hafta sonra ilk rolümü aldım” Bir süre sonra Stone seçmelere girdiğinde ve daha sonra onu ileri taşıyacak bir rol aldığında, başka bir saç değişimi daha yaptı. Superbad‘in yapımcısı Stone‘dan kamera testi için saçlarını kırmızı boyamasını istedi. Genç yıldız bunu denedi ve Vogue’un tanımladığı üzere bu onun “Emma Stone’u Emma Stone yapan” şey.
2007 filminde oynayarak 18 yaşında büyük çıkışını yakaladı. 19 yaşındaki Emma Stone 2008’de iki yeni filmde oynadı: The Rocker ve The House Bunny. Her iki filmde de kırmızı saçlarıyla oradaydı ve film işinde kalmak için burada olduğunu gösterdi. Onun doğal komikliği evde olduğu kadar filmde de kendini gösterdi. Cinema Blend’e verdiği röportajda “Günlük yaşamda güler yüzlüyüm ve gülüyorum, bu yüzden gidip bir sonraki filmimi yapana kadar ne kadar zor olduğunun farkında değildim. Şu şekildeydim aman Tanrım! Gülebilirim, kahkaha atabilirim ve başım belaya girmez! Bu şekilde ifade etmek gerçekten ilginçti”. Stone, o zamanlar geleceğini ve sektörü nasıl etkilemek istediğini düşünüyordu.
Yıllar geçtikçe akıllanan bir aktris olan Emma Stone, bir gün de üretme umuduyla hareket etmenin ötesine geçmeyi düşündü. “Fikirler bulmak, sevdiğim kişi, yönetmenler ve yazarlarla iş birliği yapmak istiyorum, beni etkileyen filmlerle aynı fikre sahip filmlerin bir parçası olmak istiyorum, bunu insanlar için yapabilmek istiyorum.” şeklinde düşüncelerini paylaştı. 2009 yılında 20 yaşındaki Emma Stone, film yapmaya odaklandı ve birbirinden farklı karakterler oynadı. Ghosts of Girlfriends Past, klasik komedi yapımlarından olmuş. Ve Paper Man filmine de komedisini eklemiş. Bu sayede Stone için en büyük rol şansı geldi. Jesse Einsberg ve Woody Harrelson ile Zombieland filminde oynama şansı.
Film hala komedi bileşenlere sahipken, temalar da korku ve bilim kurgu içeriyordu. Lucille Ball/Esque, Stone için çok farklı bir rol deneyimiydi. Collider’le röportajında Stone, yeni, yoğun ve daha olgun bir rol alma heyecanını dile getirdi. “Çok eğlenceliydi ve silah kullanmayı öğrenip sert görünmeye çalışmak gerçekten farklı. Daha önce hiç gerçekten bir kadın oynamadım. Sadece kızları oynamıştım… Gerçekten çok güzeldi.”
Stone sadece ekranda olgunlaşmakla kalmadı, aynı zamanda kamera arkasında da kendini geliştirdi. Moda anlayışı gençlikten daha moda düşkünü birine dönüşüyordu hatta Teen Vogue‘da çeşitli görünümleri vardı. 2010 yılı Emma Stone için büyük bir yıldı çünkü Easy A filminde oynamak için bir fırsat yakaladı. Stone, ilk başta hayranlar ve film eleştirmenleri tarafından çok fark edilmedi. Fakat basın onu övdü ve daha fazlasını istedi. MTV News “Emma Stone 2010 yılının en teşekkür edilesi oyuncusu” şeklinde bir yazı paylaştı. O bu övgüleri kabul etmedi. Filmi Cinema Blend’e “Senaryo harikaydı. Bir kadın için iyi yazılmış komedi bölümünü okurken iyi bir fırsat gibi hissediyorsunuz. Bu çok nadir bir şey…” şeklinde tanımladı.
Bu yıl nasıl daha iyi olabilirdi? 22 yaşına yaklaştığında Saturday Night Live’a ev sahipliği yapması istendi. Stone bu deneyimi MTV News’te “Bu benim en büyük hayalimdi. Don Pardo adınızı söylediğinde ve siz orada durduğunuzda o kapılardan çıkmadan önceki an… Bunun nasıl bir şey olacağını hayal dahi edemezdim. O an kapılardan içeri girdiğinizde olabilecek en gerçeküstü anı yaşıyorsunuz, sadece yılında değil, hayatınızın en büyük anı.” şeklinde söyledi.
2011 yılında 22 yaşındaki Emma, önemli filmlerde rol teklifleri almaya başladı. Stone yıla The Help ve Crazy Stupid Love filmleriyle başladı. İki filmde farklı dramalara odaklansak da ikisi de komedi unsurları içeriyordu ve Emma’nın farklı taraflarını gösteriyordu. Bu farklı roller için W Magazine ile konuştu. “Gerçek hayatta şaka yaparken her zaman rahat hissetmiyorum. Son zamanlarda dönüp kendime bakıyordum. Çoğu zaman, benim için şaka yapmak, bir durumun garipliğini yaymanın bir yoludur, bu yüzden komik veya hafif bir şeyin olmadığı projelerin bir parçası olmak canlandırıcıdır.”
2012 yılında artık dünya Emma Stone’u tanıyordu. Etkileyici film listesi, arkadaş canlısı ve eğlenceli tutumu ile dünya sadece 23 yaşındaki çocuğu tanımakla kalmadı, aynı zamanda onun en iyi arkadaşı olmak istedi. Stone’un ünü ve modaya olan düşkünlüğü aynı anda büyük patlamalar yarattı. Daha büyük rollerde oynamasıyla ve tarzıyla artık sınıf atlamıştı. Büyük anlarından biri, Giambattista Valli kırmızı bir elbise giydiği Akademi Ödülleri sırasındaydı. Gerçekten herkesi etkilemeyi başardı.
Başarılı rollerle ve moda anlayışıyla bu kadar başarılı olmuşken Stone bir üst seviyeye nasıl çıkabilirdi? Gişe canavarı dediğimiz “Blockbuster” filmler de bunu sağladı.
2012 yılında Stone sarışınlığa geri döndü ve The Amazing Spider Man (İnanılmaz Örümcek Adam) filminde Gwen Stacy’i oynadı. Stone Access Hollywood’a bu rol için seçmelere gittiğinde ne kadar gergin olduğundan bahsetti. “Bu gerginlik korkuya dönüştü ama bunun bir parçası olmamak çok saçma geldi. Ne olabilirdi ki, yeterince Gwen gibi hissetmememi bununla ilgilenmemek ve Andrew ile harekete geçmemek ya da hikayeyi farklı bir şekilde anlatmamak için yeterli bir sebep olarak görmedim.” Stone, herkese istediğinde yapamayacağı bir rol olmadığını kanıtladı. Emma Stone’un bu kadar sevilmesinin sebebinin dürüst ve kendisini olduğu gibi göstermesi olduğunu söylemiştik. Hollywood birçok genç aktörü ve aktrisi destekledi, ancak Stone yükselmeye devam etti.
2013’te artık tüm gözler üzerindeydi. 24 yaşında Independent ile film endüstrisinde olmanın zorluklarını tartışıyordu. Stone “Çok uzun süre düşündüğümde başım çatlayacak gibi oluyordu ve kendime biraz izin veriyordum. Her zaman bu kadar şanslı olmayı beklemiyordum. Oyuncuların hayatı çoğu zaman inişli çıkışlıdır. Kendime bunu sık sık hatırlatıyorum” şeklinde açıkladı. Şimdi Stone’un oyunculuk kariyerine baktığımıza göre biraz da kişisel hayatına bakalım.
Ona yapılan yorumlar hakkında “Los Angeles’ta yaşamak eğlenmeni biraz kısıtlıyor çünkü çok sayıda paparazi burada yaşıyor. Ve onların yazdıklarına baktığımda ki, genelde bu hatayı yapıyorum, içimdekini tutmakta zorlanıyorum. Bakmadığım zamanda kendime daha çok odaklanabiliyorum ve bu daha iyi. Aslında bunlar önemsiz çünkü kendimi ve kendi doğrularımı biliyorum” diyor. Konu kişisel hayat olduğunda onu açmak çok zor olabiliyor ama Emma Stone bunu yararına kullanmanın bir yolunu buldu.
2012’ye dönersek Emma Stone ve Andrew Garfield medyaya karşı aldıkları tavırlarıyla ayakta alkışlandılar. Fotoğrafçıların öğle yemeğinde fotoğraf çektiklerini fark ettiklerinde, yüzlerini Gilda Kulübü de dahil olmak üzere destekledikleri yardım kuruluşları hakkında bilgi gösteren işaretler tutarak fırsatı yakaladılar. Meme kanserinden kurtulmuş bir anne ile Stone, kanserden muzdarip olanlara yardım etmek için Gilda’s Club ile gönüllü oldu. 2013 yılında yani 24 yaşındayken de oyuncu Olivia Wilde ile birçok kadına sağlık hizmeti sağladılar.
2014 yılında Emma kameralar karşısında olmaya devam ederken hayranları ve medya başka bir şeye odaklanmaya başladılar, Emma’nın görünüşüne. Yorumların artmasıyla 25 yaşındaki Emma kilo verme mücadelesi hakkında birkaç medya kuruluşu açtı ve USA Today’a konuştu. “Eğer kendin hakkında böyle düşünmüyorsan hiçbir şeyin sizi gerçekten etkilemediğine veya sizi gerçekten rahatsız edemeyeceğine inanıyorum. Git bir sandviç ye ya da hasta görünüyor şeklinde çok fazla yorum görüyorum. Aynaya bakıyorum ve kendime kötü davranıyorum. Ben hasta değilim. Sandviç yiyorum. Vücudumu anlamaya çalışıyorum. Beni rahatsız ediyor çünkü genç kızları çok önemsiyorum. Kendimizi başkalarına göre şekillendiriyoruz ve bu berbat.” Stone hayatını saran dedikodulardan sıkıldı ve onları hayatından çıkardı. Seventeen’e konuşmasında ona sık sık sorulan soruları paylaştı. “Kendime sağlıklı bir şekilde bakıyor muyum?” “Kendime saygı duyuyor ve kendimden sorumlu muyum?” Ve Stone’un cevabı evetti.
Bazı şeyleri kabul ettiğindeyse her şey daha kolay oldu. “Kendime yüklenmemem gerektiğini hatırlatıyorum ve evet göründüğü kadar saçma ama, kendime bir kızım olsaydı nasıl davranırdım o şekilde davranmak istiyorum. Bu yardımcı oluyor.”
2015 yılı, Birdman filmindeki rolü için Oscar‘a aday gösterilen 26 yaşındaki Emma Stone için bir patlama ile başladı. Parlak Elie Saab gece elbisesiyle büyük gece boyunca kırmızı halıda yürürken, yıldızın “Oscar Ol” idealini kullandığını tahmin ediyoruz. Maalesef Stone kendi kategorisinde Oscar kazanamadı. Ama Birdman, Yılın En İyi Sinema Filmini kazandı ve Stone‘un yeni, farklı roller üstlenebilen ve başarılı olabilen birinci sınıf bir oyuncu olduğunu gösterdi.
Fakat yıl henüz bitmemişti. O yıl çıkan Aloha filminde, film ekibi Stone‘u kısmen Asyalı bir kadın olarak seçtiği için eleştirildi. Yönetmen Cameron Crowe seçim için özür diledi ve Stone sonunda tartışmalardan da bahsetti. Ve Stone bu durumla da güzel başa çıktı.
Bazı zor zamanlara rağmen işler yoluna girmeye başladı. La La Land, Battle of the Sexes (Cinsiyetler Savaşı) ve The Favourite (Favori) dahil olmak üzere güzel bir geri dönüş yaptı. Ayrıca röportajlarda sevdiğimiz dürüst, sevecen kadın olmaya devam ediyor. La La Land‘deki rolü için olası Oscar adaylıkları sorulduğunda, omuz silkti ve şöyle dedi: “İnsanlar bundan hoşlanıyor gibi görünüyor. Bunu duymak çok heyecan verici ve eğlenceli. Ama kelimenin tam anlamıyla hiçbir fikrim yok. Ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yok.” Stone, elbette, filmdeki başrol oyuncusu olarak Oscar’ı kazandı.
Onu tebrik ediyor ve sonraki projelerini merakla bekliyoruz.
Çok çok çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık
Bilgilendirici bir yazı olmuş elinize sağlık
Ünlüleri görüyoruz fakat arka planıyla pek ilgilenmiyoruz. Çok para kazandıklarında ise “torpilli zaten” “ünlü tabii kazanır” gibi ithamlarda bulunuyorlar. Ama yaşantısına şöyle bir bakıldığında ne kadar çok çabalayarak bir yerlere gelmiş. Teşekkür ederiz bu yazı için. Kendisini başarılı bulduğum bir oyuncuydu. Hikayesini de öğrenmek iyi oldu :)