Fate: The Winx Saga dizisi Netflix tarafından duyurulduğu ilk günden beri Winx severler tarafından oldukça fazla eleştiriye maruz kaldı. Hikayede ki karakterlerin oyuncuları ile uyumsuzluğu, hikayenin uyumsuzluğu gibi bir sürü öge… Bugün eleştiri yağmuruna tutulan bu yapımı sizler için izledik ve gerçekten de bu kadar fazla olumsuz olunmalı mıydı onu tartıştık. Keyifli okumalar…
İçindekiler
Fate: The Winx Saga 1. Sezon Konusu
Orijinal Winx çizgi filmlerinden biliyorsanız hikaye “genellikle” Bloom adlı karakter üzerinden devam ediyor. Bloom bir ateş perisidir ve güçlerini evde yaşadığı bir felaket yüzünden fark eder. Başlarda kendine ne olduğuna dair hiçbir fikri olmayan karakterimizin yolu Magix adlı bir boyuttaki Alfea okulunun müdüresi ile kesişir. Müdüre de kendisine okula gelmesini ve güçlerini kontrol edip kimseye zarar verememesini sağlayacağının sözünü verir…
Bloom ailesine ispanyada bir okula gideceğini söyleyip Alfea okula gelir ve yurda yerleşir sonrasında da ileride dostluk kuracağı oda arkadaşlarıyla tanışır. Bunlar; Stella, Musa, Terra ve Aisha. Bloom yani ana karakterimiz, okuldaki ilerleyen günlerinde bir değiştirilen olduğunu ve ailesi sandığı kişilerin aslında öz ailesi olmadığını öğrenir. Bundan dolayı da “öz” ailesini arayış içerisine girer.
Alfea‘nın eski müdürü Rosalind‘in kendisi hakkında bir şeyler bildiğini gören Bloom, eski müdüreyi kurtarmak için çeşitli yollara başvurur ve sonucunda da kurtarır. Kendisi hakkındaki bazı gerçekleri öğrendikten sonra da güçlerinin neler olduğunu hisseder ve düşmanlarını durdurmak için bir anda dönüşüm gerçekleştirir. Dizinin son sekansında da eski müdüre ve yeni müdire arasında bir münakaşa gerçekleşir.
Fate: The Winx Saga 1. Sezon Hakkında Düşüncelerim
Dizinin orijinal çizgi filmlerden bağımsız olacağını Netflix bizlere bildirmişti. Fakat bu kadar da bağımsız olacağını kimsenin tahmin edebileceğini zannetmiyorum. Öncelikle ana karakterlerimiz arasında gerçekleşen diyaloglar ve ilişkiler çok farklı. Eğer diziden önce çizgi filmlerini izleyen bir izleyiciyseniz bu biraz garibinize gidebilir. Fakat yazının devamında ki düşüncelerime çizgi filmlerini dahil etmeden, normal bir hikayesi olan dizi şeklinde eleştireceğim.
Öncelikle bana göre dizinin en büyük artısı kesinlikle oyuncu kadrosu. Her ne kadar orijinal karakterlerine benzetemesem de kadronun çoğunluğu ekranda pek fazla görmediğimiz isimler. Dolayısıyla dizinin, her yapımda gördüğümüz oyuncuların yüzlerini görmemiz konusunda bıraktığı etkiyi fazlasıyla sevdim diyebilirim. Fakat oyunculuklar abartılacak kadar iyi değildi. 6 bölüm boyunca kesintisiz izlemenizi sağlayan bir hikayesi var. Bloom‘un gerçekten de kim olduğunu çizgi filmleri izleyenler bilse de yine de kendini izlettiriyor. Hatta dizi bittiğinde keşke bir 3 bölüm daha olsaydı diyorsunuz. “gerçekten neden bir üç bölüm daha yok ki?”
Konu güzel, oyuncular güzel, işleyiş güzel, kurgu zaten güzel. Tek eksiği çizgi filmlerinin çok fazla tutulması ve izleyenlerin alışamaması. Onun dışında dizinin “izlemeyin” denilecek bir yanı yok. Yani dizi duyurulduğu gönder beri “bana göre” boşuna eleştirildi. Hepinizin de izlemesini tavsiye ederim.
Elinize sağlık güzel bir yazı olmuş