Christopher Nolan‘ın yeni göz bebeği Oppenheimer vizyonda! Prometheus, Olimpos’tan ateşi alıp onu insanlığa verdi ve böylece cezalandırılarak Olimpos dağına bağlandı. Her gün dalağı bir kartal tarafından yeniliyordu ve aynı acıyı yeniden hissediyordu. Amerika’nın Prometheus’u olarak bilinen ve anılan Oppenheimer’a yapılan bu yakıştırma o kadar yerinde ki… Her gün bir kartal tarafından dalağı yenilen Prometheus’da insanların o ateşle neler yaptığını görünce böylesine pişman olmuştu. Gelin beraber dünyaların yok edicisi Oppenheimer‘ın hayatına odaklanan bu filmi beraber inceleyelim.
Oppenheimer İncelemesi
Ben şimdi ölüm oldum, dünyaların yok edicisi
Yukardaki cümleyi Hindu dini kitabından alıntılayarak dünyaca ünlü röportajında söyleyen Oppenheimer, pişmanlığını böyle dile getirmişti. Oppenheimer bütün savaşların bitiricisi mi oluyor, (ki 2. Dünya savaşının bu atom bombası ile bittiğini varsayarsak) yoksa yeni savaşların pimini çeken, daha farklı bir boyuta taşınmasına sebep olan reaktörün ta kendisi mi?
Bilim sadece iyi şeyleri bulmak değildir bazen Nobel ve Oppenheimer gibi şeytani şeyleri de icat edebilirsiniz. Burada Oppenheimer şunu söylüyor; “Biz icat ederiz , onunla ne yapacaklarına onlar karar verir.” Amerika’nın ne yapacağını bildiği ama bunu üretmekten de geri durmadığını hepimiz zaten izlerken halihazırda biliyoruz. Bir yandan izlerken o kadar Oppenheimer oluyor, pişmanlığını Trinity testini yaptığı andan itibaren hissediyor bir yandan da bunu üretmeden geri duramayacağını gayet iyi farkediyorsunuz. Ona sorsanız elinizdeki icadın gücünü Japonya ve naziler bilseydi, uygulamaya gerek duymadan dururlardı zaten ve bir daha kimse savaşmaya tenezzül etmezdi. Ama Einstein‘e dediği şeyi sonrasında öğrendiğimiz gibi, o çoktan atmosferi tutuşturmuş, sonu olmayan bir gücü açığa, onu keşfederek çıkarmıştı.
Christopher Nolan Kendi Citizen Kane’ini Yaratmış
Hikaye anlatımı açısından kendini Interstellar’dan veya Inception’dan daha farklı bir noktaya giden ve daha çok olay yada aksiyon yerine senaryosunu diyaloga dayandıran Nolan, bu konuda türünün en bilindik örneği bol ödüllü Yurttaş Kane benzeri bir senaryo yazmış. Bir çok açıdan, daha çok hikaye anlatımı açısından, Martin Scorsese ile benzerlik taşıyan yönleri de var diyebiliriz.
Oppenheimer film incelemesine devam ediyorum. Tam anlamıyla görsel şölen olarak anabileceğimiz film , atom bombası atmasa da CGI kullanmadığını belirtmesiyle, Trinity testi sahnesinin çekiminden tahmin edildiği üzere küçük bir deneme yapmış diyebiliriz. Görseller ve müzik sizi Oppenheimer‘ ın beyninin içine ışınlıyor. Neredeyse onunla birlikte bir deneyim yaşıyorsunuz da denilebilir. Hans Zimmer ile yolları ayıran Nolan’ın bu filmi için neler yapacağı merak konusuydu , filmin müzikleri İsveçli orkestra şefi ve besteci Ludwig Goransson tarafından yaratılmış ve Zimmer’in yerini aratmıyor, yer yer heyecanı dorukta, sadece görsellikle değil müzikle de tutmayı başarıyor.
Oppenheimer eleştirisinin en kritik noktası olan oyunculuklardan bahsedelim biraz da. Oyuncu kadrosu efsaneler liginden oluşan bu filmle mükemmel bir Oppenheimer olmayı başaran Cillian Murphy’nin bu rolle Oscar’ı kucaklayacağını düşünüyorum açıkçası, filmde en küçük rolden en önemli role kadar her karakter çok iyi oyuncular tarafından canlandırılmış ve rollerinin hakkı verilmiş bence, Emily Blunt hırslı ve sadık eş Kitty rolüyle harikalar yaratırken , Robert Downey’ i Levi Strauss rolüyle efsane bir oyunculuk sergiliyor. Dediğim gibi yıldızlar geçidi olan filmde , Amiral Pash rolüyle Casey Affleck i izlerken, Garry Oldman dönemin siyasetçisi ve atom bombasının Japonya’ya atılma kararını veren adam Harry S.Truman rolünde izliyorsunuz. Her rol başlı başına Oscar’lık, her rol için hem oyuncusu hem de karakteri açısından heyecanlanıyorsunuz. Hele de biraz tarih ve fizik biliyorsanız.
Gel gelelim zaman dilimlerine, filmi izlerken kendinizi her seyi bilmek zorunda hissetmeyin cünkü bu kadar detaylı tarihi Amerikalılar bile bilmiyor, kendinizi hikaye anlatımına ve kurgunun akışına bırakın. 3 Farklı zaman dilimini kurgu içerisinde iç içe görüyorsunuz; biri gençliği ve atom bombası öncesi iken, biri atom bombasını attıktan hemen sonrası ve güven oyunun geçerliliğinin yitirilmesi üzerine karara varılması , digeri de aradan yıllar geçtikten sonra Strauss‘un Oppenheimer‘ın itibarının sarsılmasındaki oynadığı rolü üzerine , bu üç zaman diliminde de gözlemlediğimiz şey Oppenheimer‘ın atom bombası attıktan sonra duyduğu vicdan muhasebesi üzerine, bir şeyi icat etmek her zaman sizi el üstünde tutmayacaktır , Albert Einstein ‘ ında filmde belirttiği gibi sana biraz patates püresi verip sırtını sıvazlayıp tebrik edecekler ve yapmış olduğun her şeyi unutacaklar. Üretirken ve icat ederken kahraman ama sonuçlarına katlanmanız gereken konuda da Prometheus kadar yalnızsınız.
Film IMAX açısından da bir ilki yaşatıyor, siyah beyaz filme kaydedilen ilk IMAX olma özelliğini taşıyor. Ve çekilirken aynı anda filme kaydedilen nadir film türlerinden. Peki filmi izlerken olumsuz olan yönleri var mı? Tam anlamıyla 5 üzerinden 5 veremem çünkü atom bombası denemesinden sonraki kısımda yer yer düşen ve sıkan sekanslar olabilir, tabi bu benim için geçerli değildi. Yada salt bir Oppenheimer bakış açısına sıkışıp kalmış gibi hissedebilirsiniz kendinizi ama bu film tamamıyla Oppenheimer’ın atom bombasını üretmeden öncesinde ve ürettikten sonrasında ne hissettiği üzerine bence . O yüzden bunu bilerek gitmenizde fayda var.
Oppenheimer yorumlarımın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Film hakkında fikir ve düşüncelerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın. Sağlıcakla kalın!