1. Anasayfa
  2. İnceleme

The Lodge Film İncelemesi

The Lodge Film İncelemesi
1

Uzun zamandır korku filmi açlığımı tam olarak karşılayan bir film izlememiştim, ta ki The Lodge (Mürit) ile karşılaşana kadar. The Lodge bu ihtiyacımı fazla fazla karşılayan ve hatta benim açımdan The Shining‘i sollayan bir film. Eğer yönetmen koltuğunda Severin Fiala ve Veronika Franz yerine ”Ari Aster”in adı yazılı olsaydı herkesin ayılıp bittiği ve dilinden düşürmeyeceği bir psikolojik korku filmi olurdu. İmdb’nin saçma sapan puanlamasını es geçersek bu filmde gerilimi ve korkuyu dibine kadar hissediyoruz.

The Lodge Film İncelemesi - Sinema Hanedanı

Film daha ilk sahnesinden örmeye başladığı kozayı giderek sıkılaştırıyor ve izleyeni içinden çıkamayacağı bir hapishaneye tıkıyor. Filmin sonuna kadar gizem perdesinin arkasında ne olduğunu öğrenemiyoruz, film bizi hep bir şüphe içinde bırakıyor. Diyoruz ki, tamam ”suçlu” şeytan, ölmüş birinin ruhu, çocuklar da olabilir, o da değil bu kadın, yoksa evde başka biri mi var, baba mı yoksa? Şüpheli kartlarının bu kadar iyi dağıtıldığı nadir filmlerden.

The Lodge Film İncelemesi - Sinema Hanedanı

Riley Keough (Grace), o kadar iyi bir performans sergiliyor ki, Grace‘in yaşadığı dönüşüm ve nefes aldırmayacak kar bizi de bir bunalımın ya da daha doğrusu ”bir cinnetin(?)” içine sürüklüyor. It ile yıldızı parlayan Jaeden Martell ve Lia Mchugh mükemmel işler başarıyor. Richard Armitage ise baba figürü ile acaba bu adamda da mı bir iş var dedirttiriyor. Film, Alfred Hitchcock‘un Rebecca‘sına bir göz kırpmamış da değil hani.

Grace‘in karanlık geçmişi, yeniden kurmaya çalıştığı hayatta ilkelerini sarsıp kendine yeniden yer bulmaya çalışıyor. Filmin izlediği ”Araf” her anlamda kendine yer buluyor. Film için hem bir psikolojik korku hem de psikolojik bir gerilim diyebiliriz çünkü ziyadesiyle kamera açılarıyla ve olay metniyle bunu karşılıyor. Gerilim bir an bile azalmıyor ve izleyiciyi, ördüğü sıkı kozada düşünmeye zorluyor. Her an her şeyin olabileceği hissiyatı filme ayrı bir zevk katmış. Öyle basit ”ani bir ses ve görüntüyle” değil, gerim gerim gerdirerek, seyirciyi afallatarak korkutuyor. Ki bu da görmeye alışık olmadığımız bir tat.

The Lodge Film İncelemesi - Sinema Hanedanı

Grace‘in gördüğü rüyalar –rüya da olmayabilir-, halüsinasyonlar, evdeki tablolar, Grace‘in din ile (günah ile) olan ilişkisi, tarikatlar, kendini ihanet ediyor gibi hissetmesi ve daha nice ayrıntılar o kadar iyiydi ki bizler ahan da şimdi bir şeyler olacak dedik ve her seferinde film bizi zirvede bırakarak başka bir elemente odaklanıyor, korkuyu biriktiriyor. Kabul etmeliyim ki şeytani bir zekanın ürünü bu film. Çehov’un silahı prensibine dibine kadar uyulmuş ama ne olacağını asla bilemediğimizden ”Başımıza bir şey gelecek ama ne!” korkusuyla köşeye siniyoruz.

Zekice ve tüyler ürpertici. Klasik olmaya aday! Cennet, cehennem ve araf bir arada. Filmin sonunun muallakta kalması, filmin başından beri uyguladığı kural ile bağlantılı. Bizi eylemin babası fikir ile korkutuyor. Bu filmi sabahtan akşama kadar övmek istiyorum. Çok iyi!

Korku filmleriyle büyümüş, sanatın her dalına aşık olan köşe ve blog yazarı. Kendisini ileride kitap sahibi olarak da görebilme ihtimalimiz var. Karga Prens olarak da biliniyor.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (1)

  1. 11 Nisan 2021

    Ben filmi beğendim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir