Hulu’nun en çok izlenen dizisi olmayı başaran, son zamanların gözde dizisi The Bear 2. sezonu ile karşımızda! Gelin hep beraber The Bear nasıl bu kadar iyi olmayı başarmış bir dizi göz atalım.
The Bear 2. Sezon İncelemesi
The Bear, Shameless’dan tanıdığımız Jeremy Allen White’ın başrolünü oynadığı, senaryo bağlamında Succesion ile yarışabilecek derecede iyi bir dizi. Üç Michelin yıldızlı, şeflik kariyerini, ağabeyinin intiharından sonra terk eden ve kendini ağabeyinin dökük burger& sandviç dükkanını kalkındırmaya adayan Carmy, 1. sezonun sonunda deliliğin eşiğindeyken ve dükkan da batmak üzereyken yanlışlıkla ağabeyinin mini servetini restoranın içerisinde bulmasıyla sonlandırmıştık.
2. sezon bizi heyecanlandıran fakat sakin bir açılışla Carmy’nin ağabeyinin dökük yerini, yeni nesil bir fine dining restoranına dönüştürmeye çalışırken açıyoruz. Şefin birinci yardımcısı, destekçisi ve ortağı Syd ile şahane fikirler üretirken bir yandan da ortak bulma çalışmaları, yeni menü üretmeye çalışmaları, külüstür bir dükkandan harika bir restoran çıkarmaya ve bunu 3 ay içerisinde başarmak zorunda olmalarıyla sizler de heyecanlarına ortak oluyorsunuz. Sadece restoran içerisinde buldukları para, yeni nesil bir fine dining restoran açmaya yetmeyeceğini anlayan Natalie ve Carmy, Jimmy amcayı da ikna ederek ortakları yaparlar. Büyük yatırımlar, büyük beklentiler de getirir.
İzleyenlerin de bildiği üzere Carmy’nin ağabeyi Michael’in intihar ettiğini, Carmy’nin bunun üzerine ağabeyinden kalan yeri işletmeye ,kalkındırmaya çalıştığını öğrenmiştik. Michael, Carmy ve Natalie’nin ikinci sezonda yer alan ve Oscar ödüllü Jamie Lee Curtis’i biraz kaçık anneleri rolünde gördüğünüzde bu ailede neler olduğunu, Carmy, Natalie ve de Michael’dan oluşan Berzatto ailesinin çocuklarına sirayet eden bu deliliğin nedenlerini daha iyi anlıyorsunuz. Mutfakta mükemmeliyetçilik odaklı aileyi ve çocuklarını delirtmeye yetecek kadar dengesiz bir anneyle Michael’ın intiharının ardındaki gerçeği ve her zaman söylediğim gibi biraz delilik ve mükemmeliyetçiliğin her zaman büyük başarılar getirdiği bu dünyada Carmy’nin nasıl 3 Michelin yıldızı aldığını da geçmişe gittiğimiz bir flashback bölümünde idrak ediyoruz.
Gel gelelim yeni restoranımız The Bear ‘a; kuzen Richie , bir yandan Natalie’yi delirtirken, Carmy kuzen Richie’yi kısa fakat etkili bir staj süresine tabi tutar, bu esnada kendisine yeni bir sevgili edinen ve hayatında kendi rutinin dışına çıkan Carmy ise her şeye yetişemeyerek ve de en önemli anlarda ortadan kaybolarak Syd’i delirtir. Syd ise kendi kendine restoranın menüsüne ,tabaklarına, tavalarına içerisinde yer alacak her şeye tek başına karar vermeye çalışıyordur. GO CHEF SYD!
The Bear 2. Sezon yorumlarıma devam ediyorum. Restoran açmanın da işletmenin de çok da kolay bir süreç olmadığını anlıyorsunuz izlerken, yine şef sözcüğünün havada uçuştuğu alameti farikasının “emredersin şef, okey şef” gibi hep bir arada söylenen bu motivasyon sözcüklerinden geldiği The Bear sezonu dinamikleriyle, bir mutfağın arka kısmını anlatmadaki başarısıyla Amerika gibi yemeklere ve de restoranlara düşkün bir ülkede hele de çok iyi bir restoran açmanın ve de işletmenin getirdiği zorlukları, mutfağın arka kısmını anlatmayı çok iyi başarıyor. Senaryosunu yazanın da çeken yönetmenin de ellerine ve emeğine sağlık diyebiliriz. Bir oturuşta bitiresiniz geliyor açıkçası. Sezon içerisinde çok iyi konuk oyuncuların sürpriz katılımlarıyla daha da şenlenen bir 10 bölüm sizleri bekliyor. Sezonun son bölümü ise mükemmel bir restoran açılışı ile birlikte Carmy gibi mükemmeliyetçi bir delinin nasıl ve neden yalnız kaldığını anlıyorsunuz.
The Bear incelemesini burada sonlandırıyoruz. Emmy sürecindeki adaylıklarından da anlayacağınız üzere kalite kokan bir dizi bizce. Size iyi okumalar, izlemeyenler için de şimdiden iyi seyirler!
