2023 Oscar ödüllerinde bir çok adaylığa sahip olan The Banshees of Inisherin inceleme konusu olarak bugün buralarda! Bir sabah uyandığınızda en yakın arkadaşınızın size nedensizce küstüğünü öğrenseniz ne yapardınız? Hiçbir tartışma olmadan, yıllardır her gün görüştüğünüz en yakın arkadaşınız sizinle konuşmayı reddediyor. Üstüne üstlük İrlanda’nın küçük bir kasabasında yaşıyorsunuz, herkes birbirini tanıyor dolayısıyla başka yakın arkadaş alternatifiniz de yok sayılır.. 2022 yılının en beğenilen, ödüllere doymayan filmi The Banshees of Inisherin’e bir de bizim gözümüzden bakalım..
İçindekiler
The Banshees of Inisherin Filminin Konusu
Film, 1920’li yılların İrlanda’sında, küçük bir sahil kasabası olan Inisherin’de yaşayan iki arkadaşın hayatına odaklanan bir kara mizah filmi. Filmi Martin McDonagh yazıp, yönetmiş. Filmin başrollerinde ise yönetmenin 2008 yapımı In Bruges filminde de başrol olan Colin Farrell ve Brendan Gleeson yer alıyor. Bu ikiliye yardımcı rollerde ise Kerry Condon ve Barry Keoghan gibi isimler eşlik ediyor.
Martin McDonagh, filmde sahip olduğu zamanı boşa geçirmiş olmanın farkına varmanın ve bunun sonucunda yapacağın eylemlere karar vermeyi çok güzel bir senaryoyla anlatıyor.
The Banshees of Inisherin Filminin İncelemesi
The Banshees of Inisherin analizimize başlayalım isterseniz. Öncelikle Inisherin yazarın yarattığı kurgusal bir yer, “Banshee” ise İrlanda kültüründe çığlıkları ve ağlamaları bir ölümün habercisi olarak kabul edilen dişi ruhlara verilen isimdir. Gece bir Banshee’nin ağlamasını duyan bir kişinin yakında ailesinden birini kaybedeceğine inanılır. Filmde Bayan McCormik karakteri adeta bir Banshee’yi sembolize ediyor. Kasabadaki halkın kendisinden korkmaları ve rahatsız olmaları da bu yüzden.
Film, Farrell’in canlandırdığı karakter Pádraic’ın her sabah olduğu gibi uyanması ve en yakın arkadaşı Colm’un yanına gitmesiyle başlıyor. Fakat Colm’un davranışlarında değişiklikler vardır. Colm ona gün boyunca cevap vermiyor ve bu inadını diğer günlerde de sürdürür. Pádraic sürekli Colm’la konuşmaya çalışıyor, çünkü Colm’un böyle davranmasına anlam veremiyor. Araya başkalarını sokmaya çalışsa da Colm onun çabalarına karşı daha da direnmeye başlar.
Colm’un böyle davranmasının arkasındaki sebep ise tamamen hayatının geri kalanında her gün aynı şeyleri yapmaktan bıkmış olması. Bazen olur da hiçbir sebep yokken yeter artık deriz ve hayatımızı sorgulamaya başlarız ya; biz gerçekten bize verilen hayatı güzel ve kaliteli geçiyor muyuz diye sorgulamaya başlarız. Colm’a da tam olarak bu oluyor. Bir sabah uyanıyor ve artık hayatının geri kalanını çok sevdiği ve son zamanlarda pekte vakit ayıramadığı müziğe geri dönerek geçirmeye karar veriyor. Pádraic ise buna anlam veremiyor çünkü her gün aynı şeyleri yapmak, aynı konuları konuşmak onun için gayette zevk veren bir durum. Pádraic, Colm’u zorladıkça zorluyor bunun üzerine ise Colm ona adeta bir ültimatom veriyor ve Pádraic onu her rahatsız ettiğinde veya onunla konuşmaya çalıştığında, kendi parmaklarından birini keseceğini söylüyor.
Bu dönemde Pádraic’a en çok kız kardeşi Siobhan destek oluyor. Siobhan, çoğunlukla abisine benzeyen tüm Inisherin sakinlerinden farklı düşünen ve farklı yaşamak isteyen ama bunu hiç gerçekleştirememiş biri olarak karşımıza çıkan bir karakter. Kerry Condon o kadar başarılı bir şekilde Siobhan’ın hiç istemediği bir hayata sıkışıp kalmışlığını izleyiciye hissettiriyor ki.. ben bile izlerken yeter artık kızım kaç kurtar kendini bu insanların arasından derken buldum. Siobhan’da Colm’un dediğinde ciddi olduğunu gördüğünde Pádraic’ı ondan uzak tutmaya çalışır fakat Pádraic onu da dinlemez. Bunun üzerine Colm bir parmağını keserek Pádraic ve Siobhan’ın evinin önüne atıyor. Bundan sonrasında Pádraic kendine arkadaş olarak Inisherin’in polis şefinin oğlunu buluyor. Dominic muhtemelen çocukluğundan beri babasından hem psikolojik hem de fiziksel anlamda istismara uğramış, kalan halk tarafından da dışlanmış bir tip. Aynı zamanda Siobhan’a da karşılıksız olarak bir aşk besliyor. Burada karakteri canlandıran Barry Keoghan’a ayrı bir parantez açmak istiyorum, o nasıl kusursuz bir oyunculuktu öyle! Barry yeni nesil oyuncular arasında kendisine sürekli katarak ilerleyen bir oyuncu, ileride çokça adından bahsettireceğine eminim. Dominic’in Siobhan’a hislerini söylediği ve karşılık alamadığı o sahnede gözlerinizden yaşların süzüleceğine eminim.
Filmin bundan sonrasında ise Pádraic ve Colm adeta büyüyememiş iki çocuk gibi karşımıza çıkıyorlar. İki dostun artık birbirlerine düşman olmaya başlamalarına şahit oluyoruz. Siobhan’ın istediği hayatı yaşamak için Inisherin’i terk etmesiyle Pádraic iyice yalnızlaşıyor ve sadece öfke duygusuyla hareket etmeye başlıyor. Filmin başlarında son derece saf bir adam olan Pádraic yaşadıklarının etkisiyle artık sadece öfkesiyle hareket eden bir adama, filmin başlarında sert bir adam olarak gördüğümüz Colm ise filmin sonunda son derece sakin bir insan olarak karşımıza çıkmasıyla da film bitiyor.
The Banshees of Inisherin eleştirisinin yavaş yavaş sonuna geliyoruz. Film boyunca her karakterle rahatça empati kurabiliyoruz, karakterlerin değişim süreçlerine ise son derece adapte olabiliyoruz. Filmin başarılı yönetmenliği, senaryosu ve oyunculuklarıyla hiç sıkılmadan rahatça izleyebiliyoruz. Aynı zamanda film İrlanda da yaz döneminde çekildiği içinde İrlanda’yı daha açık bir renk paleti ile izleme şansını elde ediyoruz. Bu arada film çekildiği bütçenin iki katı gişe geliri elde ederekte başarısını herkese göstermiş oldu. Demek ki iyi bir film çekmek için çok fazla bütçe harcamaya, çok fazla mekan kullanmaya, insanların güzellik algılarına(!) uyan bir sürü oyuncuyu başrollere getirmeye gerek yokmuş; bunun yerine güçlü diyalogların olduğu iyi bir senaryo ve iyi bir yönetmen ile az sayıda ama iyi oynayan oyuncuların olması yeterliymiş.
The Banshees of Inisherin yorumlarım bu kadardı. Son olarak söylemek isterim ki The Banshees of Inisherin Netflix’te maalesef ki bulunmuyor. Ülkemizde sadece Amazon üzerinden izleyebilirsiniz. Sizlerin film hakkında görüşleriniz neler? Yorumlarda buluşalım..
