Netflix‘in inanılmaz kadrolu Don’t Look Up filmini uzun zamandır bekliyorduk. Film; gerek muazzam kadrosu, gerek konusuyla dikkatleri üzerine bir hayli toplamıştı. Film daha yayınlamadan önce birçok dalda ödül adaylığına sahip oldu. Golden Globes 2021 ödüllerinden 4; Critics’ Choice ödüllerinden ise 5 adaylığı bulunuyor. 24 Aralık sabahı sonunda izleyicilerle buluşan bu filmi çıktığı gibi izledik. Sizler için derinlemesine bir inceleme hazırladık. Gelin başlayalım.
Don’t Look Up Film İncelemesi
Don’t Look Up, 2 astronomun Dünya’ya çarpmak üzere olan kuyrukluyıldızı keşfetmesi ve bunu insanlara duyurma çabasını konu alıyor. Film, bir komedi filmi. Başrollerde Leonardo DiCaprio ve Jennifer Lawrence‘ı görüyoruz. Bu ikili, filme olan beklentiyi ve ilgiyi oldukça arttırdı. Ben, filmi izlemeden önce beklentilerimi orantılayarak izlemiştim. İyi ki de öyle yapmışım. Girişi daha da uzatmadan filmi nasıl bulduğuma gelelim. Ben, filmi maalesef pek beğenemedim. Asla kötü bir film değil ama iyi bir film de olamamış. Önce iyi bulduğum yanlarından bahsetmekle başlayayım.
Bu filmdeki en iyi ve en başarılı şey, kesinlikle oyunculuklardı. Jennifer Lawrence, oyunculuğa yaklaşık 3 yıl gibi bir süre ara vermişti. Yanılmıyorsam bu film, 3 yıllık arasında sonraki ilk filmi. Böyle bir ara vermek, ona gerçekten iyi gelmiş. Oyunculuğu daha da oturmuş ve iyileşmiş. Filmdeki oyunculuğunu oldukça başarılı buldum ve sevdim. Bizlere karakterin hislerini çok rahat aktarmış. Leonardo DiCaprio’nun oyunculuğu da yine her zamanki gibi harikaydı. Karakterin duygu, düşüncelerini ve yaşadıklarını başarılı bir şekilde yansıtmış.
Duygu düşünce demişken, filmin sinematografisinden bahsedelim biraz. Filmin geneline göze çarpan özel bir sinematografi hakim olmasa da, bazı kısımlarda çok başarılı bir sinematografiye sahip olduğunu düşünüyorum. Bir kişinin o anki duygularını ve hislerini, 2-3 saniyelik çekim açılarıyla çok güzel vermiş. Bunu da söylemeden geçmek istemedim.
Filmin bir diğer iyi yanı ise, verdiği mesajları. Bu mesajları veriş şeklinde belli başlı sıkıntılar olsa da, asıl vermek istediği mesajlar güzeldi. Bazı yerlerde bana da kendi davranışlarımı sorgulatmadı değil. Filmin komedi türünde olması, verilen mesajlar için daha uygun olmuş. Filmin genel konusu, teması da iyiydi. Özellikle finali sevdim: beklemeyeceğimiz türden bir final, hoş. Film, komedinin yanı sıra politik de bir filmdi. Politik konuları ele alış biçimi ve orada anlatmak istediklerini sevdim ve iyi buldum. Politikten kastımız da şu an içinde bulunduğumuz kapitalist sistemi gayet iyi bir şekilde eleştirmesi. Filmin konusu ve yapılış amaçlarından biri ve en büyüğü de bu zaten. Gerçekten insanı düşündüren, bu yaşadığımız sistemin içinde biz hangi rolü oynuyoruz diye sorgulatan bir eleştiri olmuş. Bu yönden oldukça başarılı buldum. Böyle bir konuyu bu şekilde izlemek oldukça keyifliydi. Anlatabileceğim iyi yanları bu kadardı. Şimdi kötü bulduğum taraflara geçelim.
Filmin oldukça göze batan bazı kötü yanları var. Hatırlarsanız, filmin komedi olmasının mesajı iyi etkilediğini söylemiştim. Fakat komedi kısmında bazı sıkıntılar vardı. Özellikle birinci perdede filmin komedisi, sanki ciddi bir işlenişe eklenen saçma ve asla komik olmayan diyalog ve espriler tadındaydı. İkinci perdenin yarılarına doğru düzeltmiş olsa da, başta verdiği o izlenim pek hoş değildi. Filmdeki bir diğer sıkıntı, tekrara vurulması. Film bir yerden sonra olayları işleyiş ve komedi açısından çok fazla tekrara kaçırıyor ve bu izleyenleri sıkmaya başlıyor. Şahsen bir yerden sonra filmi izlerken sıkılmaya başladım.
Gereksiz sahneler, ana hikayeyi asla etkilemeyen yerler de çoktu. 2 saat 18 dakika olan bu film, 2 saat olabilirdi çok rahat. Ve bir yerden sonra bazı mesajları o kadar çok göze sokarcasına veriyorlar ki, kendimi ‘Tamam anladık.’ derken buldum. Senaryoyu da yetersiz bulduğum belli kısımlar oldu. Film, Rotten Tomatoes‘da, %55’lik bir puan aldı. Kesinlikle bunu hak eden bir yapım değil. Komedi olduğu kadar da politik bir film olduğunu söylemiştim. Bu denli düşük puan verilmesini de, politik unsurların eleştirmenlerin aleyhine olmasına bağlıyorum.
Don’t Look Up filmi hakkında bahsetmek istediğim bir konu daha var. Film çıkmadan önce, filmden yayımlanan karelerde, Timothée Chalamet‘yi birden fazla kez görmüştük. Bu da onun, filmde izlediğimizinkinden daha büyük bir yeri olacağını düşündürtmüştü. Tamamen fos çıktı gözümde. Filmin hikayesine yardımcı olduğu herhangi bir sahnesi yok. Toplasanız 10 dakika bile gözükmemiştir. Sırf oyuncu çeşitliliği olsun, daha çok kişi çekelim diye kadroya almışlar. Zaten böyle iyi bir kadroda bunu yapmaya ne kadar gerek vardı, tartışılır. Sahneleri hikayeden oldukça uzak, gereksiz ve saçmaydı, üzücü.
Don’t Look Up filmi hakkında detaylıca söyleyebileceğim şeyler bu kadardı. Genel açıdan baktığımız zaman, Don’t Look Up’ı kesin izleyin demem; herkese hitap etmeyen bir yapım. Ama izlerseniz de pişman olmazsanız. Teknik açıdan sıkıntıları olsa da, artık normalimize dönüşen bu sistemi böyle bir açıdan izlemek hepinize iyi bir deneyim katacaktır. Filme toplam puanım 7,6. Siz filmi izlediniz mi? Film hakkında neler düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın. Sağlıcakla kalın…!