2022’nin hiç şüphesiz en çok konuşulan Türk filmlerinden birisi olan Bergen‘i sizler için inceledik. Konuşulduğu kadar var mı? Başarılı bir iş olmuş mu? Eksikleri neler, hepsini konuşacağız. İşte karşınızda Bergen film
Bergen Film İncelemesi
Önce filmin konusuyla başlayalım. 1959-1989 yılları arasında yaşamış meşhur ses sanatçısı olan Bergen’in hayatını ve yaşadığı trajedileri anlatan, orijin şeklinde bir konuya sahip. Başrolde Farah Zeynep Abdullah, Erdal Beşikçioğlu ve Tilbe Saran’ı görüyoruz. Bu bilgilerden sonra, gelelim filmi nasıl bulduğuma.
Ben Bergen’i kısmen başarısız buldum, sevdim/sevmedim gibi bir söylemde bulunamıyorum çünkü izledikten sonra içinizde filme karşı belli bir his bırakacak türden türden bir yapım değil. Mesela bazı filmler vardır ne kadar sevdiğinizle veya sevmediğinizle anımsarsınız. Ben bu filmi hiçbir hisle anımsayamıyorum. Neden mi? Kendi içinde bir sürükleyiciliği veya merak unsuru yok. Bu, her türlü yapım için eksi bir özellik. Seyircinin filmden kopmasına ve sıkılmasına neden olur. Arada kritik olaylar dışı sizi filme bağlayan öge yok. Filmin uzun olması da bu etkeni bir hayli öncül kılıyor. Senaryodaki eksikleriyle beraber 2,5 saat olunca, bir iş yapmanız gerekirken arkadan sesini duysanız bile izlemiş kadar hissettireceği için açtığımız dizi bölümlerine benzemiş. Senaryo eksikleri var dedim, ona gelelim.
Senaryo gerçek hayat uyarlaması olduğu için gerçekleşen olaylara “şöyle olsa daha yerinde olurdu” gibisinden bir yorum veya eleştiride bulunamayız tabii ki. İşleniş, seyirciye aktarış ve olay örgüsünden bahsedeceğim ben. Bazı sahneler o kadar işlenememiş ki, öylesine film uzasın diye konulmuş hissiyatı veriyor. Bunun yüzünden filmde büyük oranda tempo ve duygu eksikliği var. Olay örgüsü saçma düzensiz şekilde ve durağan ilerlerken bir anda pik yapıyor ve sonraki 1 saat yine aynı durağanlığına devam ediyor. Duygu eksikliğinden bahsettim, çoğu kişinin (ben de dahil) ağlayarak çıktığı filme böyle dememi absürt bulmuş olabilirsiniz. Biliyoruz ki Bergen’in hayatı çok acıklı ve yaşadığı şeyler son derece üzücü. Filmde bu yaşadıklarını anlatması için büyük bir duygu potansiyel var ama bunu ziyan ediyor. Seyirciye tam bir bağ vermek yerine, bir kısma kadar çıkartıp olayın üstünden hızlıca geçiliyor. Ben özellikle filmlere çok kolay duygulanan ve ağlayan bir insanım ama Bergen’de son kısım hariç sadece 1-2 kere duygulandım onlar da anında geçti. Böyle büyük bir hayatın trajedilerini daha derinden hissettirmeleri kesinlikle daha iyi olurdu.
Oyunculuklardan bahsedecek olursak, Erdal Beşikçioğlu ve Tilbe Saran rollerini çok güzel canlandırmış. Farah Zeynep’e gelince, yükselmesi gereken yerlerde gayet iyiydi ama bazı normal sahnelerde bana yapma hissettirdi. Buna diyaloglar da sebep olmuş olabilir. Sınavda kolay soruları yanlış yapıp zor soruları doğru yaparsınız ya, Farah’ın oyunculuğunu tamamen buna benzettim. Ama role çok yakışmış, çok iyi bir seçim olmuş. Sesi baya güzeldi onu da söylemiş olayım. Filmde Bergen’den çok onun sesini duyduk. Bazı kişiler bunu da yanlış bulmuş, evet biraz daha orijinal sesi duysak daha güzel olurdu ama filmi bozan bir unsur değil. Yine de kadına şiddet mesajının insanlara daha kolay bir yoldan ulaşması için çaba gösterilmesi oldukça güzel. Filmi çok beğenen büyük bir kitle var. Onların bu kadar beğenmesini içeriğe bağlıyorum. Kalitesi veya başarısının düşünülüp de böyle beğenildiğini sanmıyorum.
Evet, Bergen hakkında düşüncelerim böyleydi. Teknik olarak başarısız ama içerikle akıllarda kalan bir yapım. Belli başlı değişiklikler yapılsa çok daha iyi bir iş çıkabilirdi. Vizyonda izleyecek bir şey bulamadıysanız ve bu yapımı da merak ediyorsanız gidin derim. Gittiğim için pişman mıyım, eh, gitmesem de olurmuş. En azından merakımı gidermiş oldum.
Siz Bergen’i izlediniz mi, nasıl buldunuz? Düşüncelerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın! Bergen’i bir kez daha rahmetle anıyor, kadına şiddeti kınıyoruz.