Whiplash ve La La Land gibi başarılı yapımlarla adını duyurmuş Oscar ödüllü yönetmen Damien Chazelle, dev kadrolu yeni filmi Babylon ile tekrardan karşımızda. Uzun zamandır beklediğimiz bu film, Türkiye’de yaklaşık 1 ay geç vizyona girdi. Hakkında olumsuz birçok yorum çıkmış olsa da biz Damien Chazelle’den ümitliydik. Film nasıldı ve aldığı olumsuz eleştirileri hak ediyor muydu, gelin konuşalım.
Babylon İncelemesi
Öncelikle bilmeyenler için kısaca Babylon filminin konusundan bahsedelim. Babylon, 1920-1930’lu yılların Hollywood’undaki aşırılıkları, ahlaksızlığı, sessiz sinemadan sesli sinemaya geçiş dönemini ve bunun sektöre olan etkisini anlatıyor. Belli bir ana karakter anlatısı olmadan 3 ayrı karaktere birden odaklanıyor. Peki asıl sorumuza geldik, Babylon nasıldı?
Babylon film yorumlarıma Babylon’u çek sevdiğimi belirtmekle başlamak istiyorum. Eksikleri ve olmamış yanları var, evet ama bu aldığı yergiyi asla hak ettiğini düşünmüyorum. Bu olumsuz eleştirilerin sebeplerine de değineceğiz ama öncesinde, ben ve benim gibi sinemaya aşık insanlar için çok özel ve güzel bir iş olduğunu söylemek isterim. Şimdi filmi iyisiyle kötüsüyle inceleyelim. Babylon, tam bir sinemaya aşk mektubu. Damien Chazelle zaten yaptığı her filmde sinemaya olan sevgisini bizlere aktarıyordu ama bu film, tamamen onun üzerine. Kullandığı metaforlar, yaptığı göndermeler, sekanslar ve özellikle de final; hepsinde sinemaya olan aşkını anlatıyor, seyirciye geçirmeyi de başarıyor.
Başrollerde Margot Robbie, Diego Calva ve Brad Pitt’i görüyoruz. Margot Robbie efsane bir oyunculuk sergiliyor. Bence kariyerinin en iyi performansı. Kesinlikle Oscar adaylığı hak ediyordu. Diego Calva sırf Babylon için İngilizce öğrenmiş, oyunculuğu da gayet iyiydi. Brad Pitt de bildiğimiz gibi, yine başarılı bir performansla karşımızda.
Babylon’da Chazelle’in her filminde olduğu gibi caz yine ön planda. Özellikle parti sahnelerinde bunu oldukça hissediyoruz. Zaten film ‘ses’ üzerine, sesli sinemaya geçiş dönemi. Kimi sahnelerin sessiz, kimi sahnelerin oldukça sesli olması da sevdiğim ve konusunu öne çıkaran bir yöntem olmuş. Ses ve caza değinmişken, yönetmenimiz her filminde bir caz aletini öne çıkarıyor. Piyano, bateri, şimdi de trompet. Teorim Chazelle’in kariyerinde caz orkestrası aletlerini tamamlayacak bir bütünleme yapacağı üzerine. Yeni filmleri için heyecanlıyız.
Sesten devam edelim, filmin müzikleri yine Justin Hurwitz tarafından yapılmış ve yine döktürmüş kendisi. Müziklerin sahnelere uygunluğu, temposu, uyandırdığı hisler, her şeyi çok iyi. Oscar adaylığını da hakkıyla aldı. O müzikleri duyunca yerimizde durmak mümkün değil. Renkler her zamanki gibi ön planda. Kırmızı, sarı, turuncunun koyu tonları filme önderlik ediyor. Renk paleti ve mükemmel kurgusuyla adeta bir görsel şölen. Renklerin uyandırdığı hisler de dönemle birebir uyuşuyor. Günümüzde filmler için daha çok sinematografiye önem verilip, renkler biraz daha geriye atılıyor ama Chazelle, renklerin önemini bizlere hatırlatan ve bunu kullanan nadir yönetmenlerden.
Babylon film eleştirimisinde biraz daha filmin içine girelim. İlk yarı, muazzam. Her detayıyla çok iyi. Süper başlayan bir senaryo, ortam tanıtımı, karakter gösterimleri ve işlenişleri, olay akışı, her şey. İlk yarıyı puanlasam yıldızlı bir 10 verirdim. İkinci yarıya gelince, işler değişiyor… Tempoda düşüş, hikayeye etki etmeyen sahneler ve çokluğu, ilk yarıya kıyasla sönük gidişat ve çözümlemeler görüyoruz. Bir de film oldukça dağınık, belli bir ana karakter anlatısı yok. 3 karaktere birden odaklanmaya çalışıyor. İlk yarıda göze çarpmasa da ikinci yarıda bu durumun eksikliği hissediyoruz. Bu dağınıklık, film süresinin oldukça uzun olmasına ve gereksiz olarak adlandırabileceğimiz sahnelerin artışına da yol açıyor. Benim gözüme yine o kadar batmadı ama olumsuz eleştirilerin bir kısmının kaynağı bu konudan çıkıyor.
Peki final… Uzun zamandır izlediğim ve uzun zamandır çekilmiş en iyi finallerden biriydi kesinlikle. Sırf o finali büyük ekranda izlemek ve dev hoparlörlerde dinlemek için bile sinemaya gidilir. Sinemaseverlere ulaşamayacakları bir armağan gibi final, gözlerimi yaşartmaya yetti. Bir de sinema tarihine ilgili ve bilgiliyseniz içinizi titreteceğine eminim, filmin genelinin olduğu gibi.
Peki Babylon neden bu kadar çok yergi aldı ve gişede çakıldı, ona gelelim. Az önce bahsettiğim gibi en büyük eleştirilerden biri filmin uzunluğuna geliyor. 3 saat 10 dakika gerçekten uzun bir süre ve gişede çakılmasının nedenlerinden biri olarak da görüyoruz. Ana hikayeye hizmet etmeyen, filmden çıkarılsa eksikliğini hissetmeyeceğimiz birçok sahne vardı yani çok rahat 2,5 saate indirgenebilirdi. 2,5 saat olsa çok daha yoğun bir ilgi olacağına inanıyorum.
Stüdyo Chazelle’i serbest bırakınca, kafasına göre takılmış o da. Ne istediyse koymuş. Babylon’un beğenilmemesinin bir diğer nedeni de hitap ettiği kitlenin azınlık olması. Ben herkese bu filmi öneremem. Bir kere içerdiği +18 kısımlarıyla bir sürü kişi eleniyor. Sonrasında zevkler giriyor devreye. Ben bu filmi çok beğendim çünkü sinema benim için hayatımın çok büyük bir parçası. Ama bir şeyler izlemeyi, sinemayı ortalama olarak seven her insan filmden benim kadar memnun ve tatmin olmuş ayrılmaz. Ya da sinema tarihine ilgili olmayan, o tarz dönemler ilgisini çekmeyen veya konunun işleniş tarzı hoşuna gitmeyen insanlar da Babylon’u pek sevmeyebilir. Yani hitap ettiği kitle gerçekten kısıtlı. Gişe yapması bu nedenle zor bir filmdi, yapamadı da. Geçtiğimiz günlerde Oscar adayları açıklanmıştı ve Babylon’un göz ardı edildiğini düşünüyorum. En iyi film, en iyi kadın oyuncu, en iyi kurgu, en iyi yönetmen gibi dallarda kesinlikle aday olmalıydı.
Genel özet geçecek olursam, Babylon benim için unutulmaz bir seyirlikti. 2022’nin en iyi filmlerinden biri. Benim de en sevdiğim filmler listeme gönül rahatlığıyla girdi. Gerçekten müthiş bir film! Eğer sinemaya, sektöre ilgiliyseniz bu filmi izlemeden ölmeyin. Ama o kadar fanı değilseniz de önermem.
Damien Chazelle henüz çok genç ve çıkardığı işler ortada. Yeni filmlerini heyecanla bekliyoruz. Siz Babylon’u izlediniz mi, sizce nasıl bir filmdi? Düşüncelerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın!