Disney Plus üzerinden izleyebileceğiniz Pistol dizisi yayınlandı! Kaosu ve anarşiyi müzikle besleyip, yönlendirebilirler mi? Peki bunun bedeli ne olur? Ünlü İngiliz Punk grubu Sex Pistol’a odaklanan Pistol dizisinde bu soruların cevaplarını bulacağız…
Pistol Dizisi Konusu
Pistol; yarı deli bir solist, çalmayı bilmeyen bir basgitarist, okuma yazma bilmeyen bir hırsız ile hükümeti eleştiren ve devirmeye çalışan bir menajerin bir araya gelmesini sonrasında ise öfkelerini müziğe yansıtarak yeni bir müzik türünün doğmasını, yükselmesini anlatan 6 bölümlük bir mini dizi.
Dizi Sex Pistol grubunun üyelerinden Steve Jones’un yazdığı Lonely Boy: Tales From A Sex Pistol romanından uyarlanmış. Dizinin yönetmeni ise birçoğumuzun Slumdog Millionaire filminin yönetmeni olarak tanıdığımız Danny Boyle. Başrollerde ise Toby Wallace, Anson Boon, Louis Partridge, Sydney Chandler gibi yeni ve genç isimlere Thomas Brodie-Sangster, Talulah Riley ve Maisie Williams gibi daha deneyimli ve tanınan oyuncular eşlik ediyor.
Pistol Dizi İncelemesi
Dizi 1970’lerde sadece müzik yapmak isteyen bir grup gencin etrafında dönüyor. Grubun o dönemki solisti olan Steve Jones’un SEX isimli bir butik işleten Vivienne Westwood ve ileride menajerleri olacak Malcolm McLaren ile tanışmasıyla da olaylar başlıyor. Burada Malcolm’u canlandıran Thomas Brodie-Sangster’e ayrı bir parantez açmak istiyorum. Malcolm McLaren’ı ve düşüncelerini, davranışlarını o kadar iyi anlamış ki sadece onu canlandırmıyor resmen bir Malcolm McLaren olmuş. İzleyiciye karakterin düşüncelerini, yapmak istediklerini, hayallerini çok iyi anlatıyor. Diziye başlamadan önce bu dizide anlatılan ana karakterlerin gerçek röportajlarını seyredip, okursanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Sonrasında Steve, Malcolm’u menajerleri olmaya ikna ediyor. Fakat Malcolm yeni bir Beatles oluşturmanın peşinde kesinlikle değil. Malcolm grubun müziğinin daha anarşik olması gerektiğini, müziklerinin dinlenmek için değil de daha çok bir direniş simgesi olmasını istiyor. Peki tam olarak neye karşı çıkıyorlar?
Dizi de grubumuz 1970’lerin İngiltere’sinde bir yandan cinselliğin bastırılmasına, televizyonda popüler kültür figürü olan herkesin birbirinin kopyası olmasına, sokakta hiç kimsenin istediği rahatlıkta kıyafetler giyip dolaşamamasına, kadınların erkek egemen sistemde başlarında bir kraliçe olsa dahi haklarının erkeklerle eşit olmamasına, kendinden olmayanı kolayca ötekileştirilmesine karşı çıkıyorlar.
Ekibin menajeri Malcolm’un yeni solist olarak John “Johnny Rotten” Lydon’ u getirmesiyle Steve ve arkadaşları iyice geriliyorlar. Çünkü John kötü görünümlü ve deli gibi davranan biri, üstüne üstlük sesi de o kadar iyi değil. Ama Malcolm’un amacı da zaten böyle birini bir hareketin figürü yapabilmekti. Çok geçmeden çıktıkları yerler ve değişik giyim tarzları sayesinde bu grubun tanınırlığı artmaya başlıyor. Hatta bir televizyon programına katılarak küfür etmeleriyle de halk tarafından hedef halinede geliyorlar. Sonuçta “Çocuklarla oturulup izlenilen bir programda ne cesaretle küfür ederler?” Denilerek başkaları tarafından da kışkırtılan halk grubun üyelerini ve çevrelerindekileri rahat bırakmamaya, saldırmaya başlıyor. Bunun yanı sıra da grubun ideolojisini benimseyen daha çok kişi de türemeye başlıyor. Böylelikle “Punk” tarzı gün geçtikçe hem müzik olarak, hem moda olarak daha çok insana ulaşmaya başlıyor.
Bu arada ekibe bir de Rotten’ın arkadaşı Sid Vicious (John Ritchie) yeni bas gitarist olarak katılır. Tek bir sorunu vardır o da çalmayı kesinlikle bilmemesi. Fakat bu çalamamasına rağmen sahnedeki duruşu ve davranışlarıyla Punk devriminin önemli bir figürü haline gelir ve çoğu zaman grubu gölgesinde bıraktığını bile söyleyebiliriz. Bu arada grubun en çok ses getiren şarkısı “God Save the Queen” yayınlanır. Bu şarkı İngilizlerin kraliçelerine karşı olan sevgilerini ve ülkenin düzenini eleştirem adeta bir anarşi sembolü haline gelir.
Bu karşı çıkışın en büyük figürlerinden Sid ise Nancy Spungen ile tanışır ve aşık olur. Nancy ile çokça madde ve alkol kullanırlar. Bunun etkisiyle Sid sahnede daha da kışkırtıcı olmaya başlar. Tabi bu şiddet dolu ilişkileri, madde ve alkol bağımlılıkları ikilinin genç yaşta sonunu hazırlamaya başlar. Yine Malcolm’un isteğiyle solist Rotten’ı gruptan atan ekip yerine Sid’i getirir fakat Sid’in de vefatıyla grup tamamen dağılır. Fakat arkalarında gözleri çokça açılmış, kaotik bir nesil bırakırlar.
Dizi kaosun beslediği bir müzik türünün yükselişini, gençlere anarşinin ve sorgulamanın önemini müzikle öğretmeyi ve her hareketin bir sembolü olması gerektiğini gözümüze iyice sokuyor. Bunu da çok başarılı bir dille yapıyor.Diğer yandan oyunculuklar o kadar iyi ki her oyuncu karakterini çok iyi anlamış ve sahnelemişler. Dizide sevdiğim bir diğer şeyse grup üyelerinin hayatlarında olan madde ve alkol kullanımını, karışık ve şiddet dolu olan hayatları özendirmemesi oldu. Bunun yerine havalı gözüken her karakterin altında yatan travmaları ve bastırılmış öfkelerini çok iyi bir anlatımla izliyoruz. Dizinin en büyük eksisi diyebileceğim tek şeyse ilk bölümde hikayeye tam olarak girememesi oldu. Dizinin değişik ve ikinci bölümden itibaren alışılan bir kurgusu var. Başta hikaye sıkıcı, karışık ve girilmesi zor gelsede diğer bölümlere geçince o kadar hızlı ve içine çeken bir hikaye var ki gerçekten vaktinizi harcamaya değiyor.
Son olarak hassas ve tetiklenebilen kişilerin bu ağır şiddet, madde kullanımı ve açık sahnelerin olduğu diziyi izlemesini tavsiye etmiyorum. Pistol dizi incelemesini burada bitiyorum. Diziyi ülkemizde Disney Plus üzerinden izleyebilirsiniz. Sizlerin eklemek istediği bir şey varsa yorumlarda buluşalım. Bir sonraki incelememizde görüşmek üzere, sağlıcakla kalın!
