Doctor Strange 2 yani Doctor Strange in the Multiverse of Madness Türkçe hali ile Doctor Strange: Çoklu Evrenin Çılgınlığı sonunda vizyona girdi! Çoklu evrenlerin sırrını keşfedeceğimiz ve Marvel sinematik evreninin büyücülerine doyacağımız Doctor Strange in the Multiverse of Madness filmi 6 Mayıs 2022 tarihi itibari ile ülkemizde vizyona girmiş bulunmakta. Peki bu film beklentileri tam olarak karşıladı mı? Doctor Strange karakterinin 2. solo filmi olan bu yapımı gelin hep birlikte önce spoilersız ardından da spoilerlı olarak inceleyelim. İşte karşınızda Doctor Strange 2 incelemesi:
Doctor Strange in the Multiverse of Madness Film İncelemesi
Filmin konusu ile başlayacak olursak Doctor Strange in the Multiverse of Madness sadece Doctor Strange üzerinde durmayan aynı zamanda Wanda Maximoff‘u da fazlasıyla kapsayan bir yapım. Filmi izleyecek olanlara sinemaya gitmeden önce WandaVision dizisini izlemeleri şiddetle tavsiye edilir. Bu tavsiyemizin sebebi filmin WandaVision dizisinin devamı niteliğinde olması. Spoiler vermeden anlatmak gerekirse Doctor Strange bugüne kadar ilk önce kendi evrenini daha sonra diğer evrenleri tehlikeye atacak birçok şey yapmıştır. Thanos‘a zaman taşını verirken kendi evrenini tehlikeye atması ve Spider-Man‘e yardım etmek için çoklu evrenleri etkilemesi gibi hareketlerinin birçok sonucu olacaktır. Bu sonuçları ile başa çıkmaya çalışırken aynı zamanda evrenler arasında yolculuk yapabilen America Chavez karakterini müttefik olarak yanına alır. WandaVision dizisinde Scarlet Witch olduğunu öğrenen Wanda Maximoff ise diğer evrenler arasında çocuklarını ararken çoklu evrenlerin keşfinde bu karakterlere eşlik edecektir.
Bizim için ve aslında filmin kendisi için de en önemli şeylerden bir tanesi senaryo. Yapımın bir çizgi roman filmi olmasından dolayı genelde senaryo için yüksek bir beklenti içine girmek birçok insan için saçma gelebilir. Fakat tabii ki senaryo belirli ve mantıklı bir akış içerisinde ilerlemeli ve izleyiciyi tatmin etmeli. Bizim filmimizin çok heyecanlı bir açılış sahnesi var. Hiçbir açıklama yapmadan direk dalıyorlar konuya. İlk yarım saat biraz ne olduğu anlaşılmadan ilerlese de ardından toparlayıp açıklayıcı bir şekilde devam ediyorlar. Sonrası sıkmadan ilerleyen heyecanlı sahneler ile devam ediyor ki bu tür film severler için bu iyi bir şey. Fakat objektif bakmaya çalışırsak biz filmde neredeyse hiç nefes almadığımızı hissettik. Soluklanıp bir yerlerde yavaşlamak ve neler olduğunu anlamak istiyor. Özellikle gerçekleşen olaylar gerçekten çok büyük ve açıklanmaya değer olunca. Bu durumun filmin kesilen sahnelerinden ve kısaltılan süresinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Yıllardır üzerinde çalışılan filmin sahip olduğu büyük sahneler çok hızlı geçmekte ve ne olduğu anlaşılmadan başka bir büyük sahneye atlanmaktaydı. Her ne kadar izleyiciye keyif verse de biraz sonra “Burayı ne ara geçtik ya?” sorusu beynimizde yankılandı. Daha başlar başlamaz ne ara o noktaya geldiğinizi anlamadığınız sahnelerle karşılaşıyorsunuz.
En çok hoşumuza giden şeylerden bir tanesi ilk defa bu kadar korkunç bir Marvel yapımı izlemekti. Bundan önce de karşımıza +13 Marvel yapımları çıktı fakat Multiverse of Madness bir farklıydı. Sam Raimi adındaki usta yönetmen Tobey Maguire ile çıkardığı Spider-Man filmlerinden sonra Marvel’a kendi havasını katarak geri döndü. Gerçekten korku filmlerini andıran sahnelerin yanında Disney’in izin vereceğini düşünmediğimiz birçok jumpscare sahnesi vardı. Güzelliğinden gözlerimizi alamadığımız Elizabeth Olsen birkaç sahnede bizi yerimizden zıplattı. Bu kadar gerici sahnelerin olması ise gayet tatmin ediciydi. Hatta madem filmi bu şekilde yayınladın ey Disney, daha korkunç haline de izin verseydin ya!
Senaryo hakkında bizi çok üzen bir şey var. Maalesef yapım ne kadar Doctor Strange’e ait olsa da filmin yıldızı Scarlet Witch‘ti. Kurulan diyaloglara, ortaya çıkan dövüş ve büyü sahnelerine baktığımızda Elizabeth Olsen’a verilen önem daha ön plandaydı. Bu durum izleyen herkes tarafından rahatlıkla hissedilebilir. Bu yüzden hem Benedict Cumberbatch ağabeyimizin hem de Doctor Strange karakterinin kendi filmlerinde bir tık geri planda kaldığı söylenebilir. Bugüne kadar neredeyse izlediğimiz tüm solo Marvel filmlerinde ana karakter üzerinde yan karakterler ve kötü karakterden daha fazla durulsa da bu filmde durum aynı değildi. Bu durum aynı zamanda filmin anlatmaya çalıştığı çoklu evren konusunu da geri plana atıyordu. Her ne kadar çoklu evren anlatılıyor gibi dursa da ortada olan bir şey vardı ki o da Wanda Maximoff’un gözlerimiz önünde Scarlet Witch’e dönüşmesinin filmde daha ön planda tutulması. Bu durum, incelemeyi yazan yazar gibi Scarlet Witch hayranlarının filmden fazlasıyla memnun çıkacağının habercsidir bizden söylemesi.
Senaryoda birkaç küçük sıkıntı olsa da filmin genel atmosferi gayet başarılıydı. Heyecanı her zaman dorukta tutmuş ve akıcılığı bozmadan ilerlemişler. Günümüzde alışkın olduğumuz süper kahraman filmlerinden dolayı mı bilmiyoruz kopukluk varsa da bize çok hissettirmediler. Bir süre sonra mantık aramayı bıraktığınız anda zaten film akıp gidiyor. Disney’den tek dileğimiz ise bu tip filmlerin senaryolarına fazla karışmaması. Beğendiğimiz bu senaryo belki de kaç kez değiştirildi. Yetişkin insanlara daha hitap eden gerilimli ve ciddi bir havası olsaydı beğendik demek yerine bayıldık diyebilirdik. Çocuklara da hitap edilmesi için yumuşatılan atmosfer maalesef filmin beklenilen kalitesinin çok çok altında kalmasına sebep olabiliyor.
Bir çizgi roman yapımı olan filmler için en önemli unsurlardan bir tanesi de görsel efektler. Özellikle Doctor Strange gibi karakterler için fazlasıyla görsel efekt kullanmak gerekiyor. Filmi izleyen birçok kişi bu konu hakkında ikiye ayrılmış durumda. Bizim yorumumuzu soracak olursanız yapım görsel efektler açısından gayet tatmin edici sahnelere sahip. Özellikle Scarlet Witch’in bulunduğu sahnelerin çoğunda etkileyici görsel efektler bulunmakta ve bu efektler Elizabeth Olsen’ın etkileyici oyunculuğu ile birleşerek gözlerinizi kamaştırmakta. Bunun yanında sarı ağırlıklı büyüler gördüğümüz Doctor Strange’den yeni büyü tipleri görmek bizi sevindirdi. Bu büyü sahneleri fazlasıyla tatmin edici ve göz alıcıydı. Ne kadar yapılan büyülere ve kahramanlarımızın çıkardığı ışıltılara hayranlık duysak da bazı sahneler üzerinde ise fazla uğraşılmamış havası da vardı. Özellikle Doctor Strange’in bir varyantı vardı ki bize “Gerçekten makyaj üstüne bir de CGI uygulayarak ortaya çıkardığınız şey bu mu?” sorusunu sordurttu. Genel olarak incelendiğinde yapılabilecek yorum görsel efektlerin çoğunun filmi gayet keyifli bir şekilde izlemenize sebep olacağıdır.
Multiverse of Madness filmi büyük oyunculara sahip bir yapım. Bunlardan en önemlileri Doctor Strange’i canlandıran Benedict Cumberbatch ve Scarlet Witch’i canlandıran Elizabeth Olsen. İkisine de baktığımızda film için gerçekten çok büyük performans göstermişler. Birçok varyantıyla karşımıza çıkan Doctor Strange karakteri için Benedict halden hale girmiş. İzlerken bu durum sizi hiç rahatsız etmiyor. Her birinin başka bir benliğe sahip olduğu size çok rahat bir şekilde aktarılıyor. Zaten adamın oyunculuk yeteneği artık sorgulanamaz dereceye gelmişken bir de Doctor Strange karakterine bu kadar yakışması balla kaymak oldu kendisi için. Dünyamızda aynı tiplemede yaşamaya başlasa Benedict’in varlığını unutup Doctor Strange gerçekten varmış gibi hayatımıza devam ederiz. Kısaca ilk filmdeki performansından itibaren Benedict bizleri şaşırtmadan karakteriyle olan uyumunu bozmadan yoluna devam ediyor. Filmin asıl yıldızı ise kesinlikle Elizabeth Olsen. Gerek duygusal sahneleri gerek korkunç sahneleri olsun kadın resmen hepsini hakkıyla canlandırmış. Elizabeth’i gözlerimizden kalp fırlayarak izlesek de bazı sahnelerde bizi yerimizden sıçrattı. Scarlet Witch’in üstün gücünü çok iyi hissettirirken aynı zamanda yaşadığı acıların hepsini bütün duygusallığı ile bize aktardı. Bir ara sanki Wanda ekrandan çıkmış da telepatik güçleri ile bütün gerçekliğini bize aktarıyor sandık. Çizgi romanlarda gördüğümüz kudretli Scarlet Witch’i bütün benliğiyle bize yansıttığı için kendisine binlerce kez teşekkür ediyoruz. Bunlar dışında izlediğimiz Benedict Wong, Rachel McAdams ve Xochitl Gomez de rollerini başarılı bir şekilde oynamışlar. Oyuncular hakkında edebileceğimiz iki sitem var. Xochtil, America Chavez karakteri ile bu filmde mi tanıtılmalıydı emin olamadık. Her ne kadar karakter çoklu evrenler üzerine kurulsa oyuncuya ve karaktere kendini tanıtma fırsatı filmde pek verilmemiş gibi geldi. Diğer sitemimiz ise Rachel McAdams adına yapılacak. Bu kadar büyük bir isime böyle büyük bir evreni olan bir şirketin böyle küçük bir rol vermesi aşırı kırıcı yahu. Kadına daha büyük bir rol versene sevgili Marvel! Ya da Disney? Hanginize seslenmeliyim bilemedim.
Kostüm ve makyaj hakkında da küçük bir özet geçmek isteriz. Wanda henüz kostümünü yeni almışken gözümüz alışmadan yeni bir kostüme geçmeleri bizi biraz üzdü. Zaten biliyorsunuz ki kostümünün çizgi romanlar ile alakası yok. En azından diğer kostümü biraz daha görseydik. Doctor Strange için de söylemek isteriz ki daha çizgi roman uyumlu kostümler beklerdik. Adama en azından eldiven giydirmelini isterdik fakat bu isteğimizi gerçekleştiremediler. Çizgi romanı odak almadan baktığımızda ise kostümler hiç de fena değillerdi. Makyajlar için de aynı şey söylenebilir. Göze çarpan çok bir şey yoktu, bir Doctor Strange varyantı hariç ki izleyince bize hak vereceksiniz. Tek derdimiz görsel efektlerin etkisi. Eski filmlerde görsel efektler daha az olduğu için daha gerçekçiydi her şey. Şimdi hem kostüme hem de makyaja görsel efektle müdahale ettikleri için gerçeklik payları bir tık kaçıyor ve izlerken çok göze çarpabiliyorlar.
Kısaca müzik ve mekanların da üzerinden geçip kapatıyoruz artık. Mekanların çoğu CGI üretimi olsa da oldukça tatmin edici tasarımlar var filmde. Hiçbiri izlerken “Burada da şu olsaydı daha iyi olurdu be!” dedirtmedi bize. Gezilen evrenler de farklı dünyalar ve kişilikler olduğunu gösterdi bize. Tek sıkıntı üzerlerinde çok az durulmasıydı. Konusu çoklu evrenler olan bir filmde daha fazla mekan görmek bizi mutlu edebilirdi. Fakat düşünürsek bunu yapmaları için süreyi fazlasıyla uzatmaları gerekecekti. Böyle değerlendirince yapımcılara fazla kızamıyoruz. Müzik hakkında da fazla yorum yapamıyoruz çünkü bir süper kahraman filmine nasıl müzikler gerekiyorsa buna da o tip koymuşlar. Ne sıkıcıydılar ne de akılda kalıcı. Kendilerine nötrüz diyebiliriz.
Sevgili okuyucularımız biz genel olarak baktığımızda filmi beğendik. Hatta Marvel’ın son zamanda çıkardığı değişik ve kaliteli yapımlarından bir tanesi kendisi. Yukarıda yazdıklarımızda olabileceğimiz kadar objektif olmaya çalıştık sizlere. Çünkü biz her ne kadar filmi beğenmiş olsak da hatalarını da konuşmak istedik. Bugüne kadar insanlar filmi aşırı abartarak birçok kişiyi yüksek bir beklenti içerisine soktu. Sizden istediğimiz duyduğunuz isimleri ve olayları Marvel açıklamış gibi filme girmemeniz. Sadece fragmanda gördüklerinize inanarak girerseniz beklentinizi karşılayan hatta belki de üstüne çıkan bir film ile karşılaşacak ve salondan ayrılacaksınız. Bizim bu film ile ilgili söyleyebileceğimiz en önemli şey eğer bir Scarlet Witch hayranıysanız kesinlikle vizyondan kalkmadan salona koşmanız gerektiğidir. Spoılersız yazımızı bitirirken filmin sinemada izlenmeye değer bir yapım olduğunu, özellikle Marvel’ın bugüne kadar çıkardığı yapımları severek izlediyseniz bunu da severek izleyebileceğinizi söylemek isteriz.
Doctor Strange in the Multiverse of Madness incelemesine spoilerlı olarak devam edeyirouz! Scarlet Witch… Kudretli Scarlet Witch. Çizgi romanlardan eğer bir şeyi isterse onun için her şeyi yapabileceğini gördüğümüz bu kadın sonunda Marvel sinematik evreninde de kafayı yiyerek çocuklarına ulaşmak için herkesi harcadı. Marvel evreninin mistik sanatlar ustası, Kamar-Taj dağının büyücüleri, en önemli takımlardan biri olan Illuminati ve kendi varyantları bile Scarlet Witch karşısında hiçbir şey yapamadılar. Birçoğunu öldürdü veya ağır hasarlar bıraktı kızıl cadımız. Artık resmi olarak diyebiliriz ki Marvel sinematik evreninin şu ana kadar gördüğü en güçlü kahraman Scarlet Witch oldu. Kahraman dediğime bakmayın siz de gördünüz isteyince nasıl kötü olduğunu. Çocukları için America Chavez’i öldürmek istedi. Ona ulaşmak için ise yüzlerce canı katletti. Kabul edelim ki film Scarlet Witch’in filmiydi, Doctor Strange’in değil.
Illuminati takımının tanıtılması hepimizi sevindirmiş olmalı. Fakat ultron robotlarının koruduğu bir Illuminati takımında Iron Man olmaması kadar garip bir şey olamaz bizce. Iron Man’li bir sahne var mıydı bilemeyiz ama sanki kesilen sahneler arasında bir Iron Man varyantı vardı gibi geliyor. Fantastic Four, Inhumans ve X-Men bu film ile birlikte resmen Marvel sinematik evrenine tanıtılmış oldu. Wanda 3 dakika içinde hepsini harcadı, orası ayrı bir mesele. Bu kadar çok ismin ve açıklanmayan birkaç sahnenin hızlı bir şekilde ilerleyerek filmde yer alması belki de filmin ne kadar kesildiğini bize kanıtlıyor. Yazarımızın hayallerini süsleyen Dark Phoenix vs Scarlet Witch sahnesinin olmaması en büyük hayal kırıklıklarından biriydi.
Filmde birçok ilgi çekici ve yüz gülümseten sahne vardı. Bunlardan birisi Captain Carter‘ın “Bunu bütün gün yapabilirim.” demesiyken bir diğeri WandaVision dizisinin müziğini duymaktı. En heyecanlı sahnelerden birisi ise Charles Xavier‘ın zihin kontrolünü kullanarak Wanda’ya yardım ettiğini görmekti. X-Men filmlerine gittik geldik resmen. Heyecanla beklenen Mr. Fantastic rolünün birçok fan sayfası tarafından istenen John Krasinski beyefendiye verilmesi de güzel bir hareket oldu. Emily Blunt‘ı da Fantastik Dörtlüde Susan olarak görürsek her şey çok güzel olacak.
Son olarak yazmak isteriz ki Zombi Strange’in o makyajı neydi ya? Bu kadar mı kötü yapılır, bize gönderseydiniz biz daha iyisini yapardık. Bizde fikirler bitmez dostlarım. O yüzden bu yazı da bitmez. Doctor Strange 2 incelememizi burada bitiriyoruz. En iyisi biz sizi bırakalım da siz filmi sindirin. Sonra da aşağı da yorumlara gelin öyle tartışalım. Bizim gözümüzden kaçan diğer şeyleri konuşalım. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere sağlıcakla kalın.