Everything Everywhere At All Once 2022 yılı içerisinde adını fazlasıyla duyurmayı başarmış “başarılı” bir bilim-kurgu filmi olarak sinemaseverlerin karşısında. Peki hem bu filmi bu kadar iyi yapan, hem de en iyi bilim-kurgu filmlerinden olduğu iddia edilmesindeki temel sebepler neler? Gelin bu konu üzerinde biraz tartışalım.
Everything Everywhere At All Once Film İncelemesi
Everything Everywhere At All Once, bütün Amerikan filmlerinin başlangıcında olan, normal bir hayat süren fakat mutlu olmayan göçmen bir ailenin bütün sorumluluklarını almış annemiz Evelyn’e odaklanıyor. Evelyn, işlettiği çamaşırhanenin ve babasını mutlu etmenin sorumlulukları altında ezilen ve kültür çatışmasını içerisinde sonuna kadar yaşayan bir karakter. Aynı zamanda da bütün bir çatışmanın arasında da genç kızının problemlerine ve kendinden uzaklaşmasına fazla odaklanamamış biri.
Bütün bu batma-çıkma olaylarının içerisinden kurtulabilmek için kocası ve yaşlı babası ile vergi dairesinin yolunu tutarken olaylar ardı sıra patlak vermeye başlıyor.
Peki nasıl bu kadar özgün ve bu kadar iyi?
140 dakika süren ve sinema tarihine dair bütün janralara gönderme yapan bir film olan Everthing Everywhere At All Once, aynı zamanda bir çok şeyle aynı anda dalga geçmeyi başarabilmişken, aynı anda kendi mesajını da başarılı bir şekilde verebilen nadir filmlerden. Sinemada izlerken yormayan, bir yandan eğlendiren, bir yandan ağır olan varoluşsal, kendini bulma, kendin olabilme mesajını da yormadan eğlenceli bir şekilde tam anlamıyla size deneyimlettiriyor diyebiliriz.
Evelyn ve Joy arasındaki anne-kız sorunlarına dair verilen mesajı ile Joy’un alternatif evrendeki en kötü anne versiyonunun, en kötü evlat modeliyle karşılaşıp tam anlamıyla kendinizi bir iyi -kötü savaşı içerisinde bulduğunuz bir film. Optimistik nihilistik mesajlar taşıyan ve insanın varoluşsal, yıpranmışlık , anlam arayışları ve anlam denilen şeyin sorgulamasını yapan bu film kendince, en doğru mesajı bulmaya çalışmaktan daha çok verdiği mesaj; her deneyimin kendine has olduğu ve her insanın deneyiminden çıkaracağı sonucu doya doya yaşaması gerektiği aslında.
Karmaşıklıklar içerisinde anlam arayışı
Bu dünyaya bir kere geldiyseniz tek amacınız mutlu olmak ve yaşadığınız her şeyi bir deneyim olarak görüp, tadını çıkarmak gerek diyor filmimiz. Söylemesi kolay, yapması zor demeyin, karakterimiz her evrende de mutlu olabilmenin tek tek yolunu buluyor ve bunu arzu ettiği şeylerin peşinden giderek yapıyor. Hatta taş olsaydım da görmeseydim dediğiniz, gerçekten bilincin taş olarak var olduğu bir evreni bile görüyoruz Everything Everywhere At All Once’da.
Yani hayat kendi içerisinde bir deneyimler yumağı, mesele ise sonucu bulmak değil, sonuca doğru gittiğiniz her anın tadını çıkarmaktır. Fakat Joy bütün bu deneyimlerin pesimistik nihilistik boyutunda yer alırken ,annemiz Evelyn ve babamız Waymond optimistik nihilist tarafında yer alıyorlar.
Bütün bu büyük anlam karmaşalarını, evreni ve problemlerimizi bir bagel (halka şeklinde çörek) içerisine sığdırarak aslında ne kadar önemsiz şeylerle boğuştuğumuzu bize söylüyor Everything Everwhere At All Once ve bu bagel filmin başından sonuna kadar her yerde görebileceğiniz adeta gözünüze sokulan bir mesaj da diyebiliriz ama boğuştuğunuz şey her ne kadar anlamsız ve kimilerine göre küçük de olsa onlar sizin deneyimleriniz, onlara sıkıca sarılın ve alabildiğiniz bütün bilgileri alıp bırakın diyor. Sadece bagel değil, oynayan gözler de aynı şekilde aydınlanmayı ve farkında olmayı temsil ediyor ve filmin bütün sahnelerinde bir şekilde karşımıza çıkmayı başarıyor.
Sinematografi bağlamında da başarılı bir örnek sergilemekle birlikte, kostüm ve sanat tasarımı açısından da tam anlamıyla bir görsel şölen diyebiliriz ya da; hayatın kendisi kadar renkli bir filmde denilebilir. Eğlenceli ve farklı bir 140 dakika yaşamak, bitirdiğinde bir deneyim edinmiş olmak isteyenlere kesinlikle önereceğimiz bir film. Filmin güçlü referansları olduğunu da not etmek lazım, her ne kadar bazı aksiyon sahneleri hem rahatsız edici olup, hem de gişede filme 13+ sınırı getirilmiş olsa da filmimiz, Matrix’ten tutun Ratatouille’a kadar birbirinden farklı janralardaki kült filmlere gönderme yapan, hikayesinin omurgası sağlam filmlerden.
Yapım aynı zamanda alternatif evrenleri ve bu evrenlere ait fizik teorilerini başarılı ve akılda kalıcı bir şekilde anlatmayı başarmış. Oyunculuğunun mükemmelliğine aşina olduğumuz Michelle Yeoh , Evelyn’in içerisinde bulunduğu karmaşayı gayet güzel yansıtmasıyla beraber, (alternatif evrenlerden birinde başrol Michelle Yeoh’un kendi gerçek hayatına da atıfta bulunuluyor) seyirciyi şaşırtabilecek, daha önce beyaz perde de çok sık adına rastlamadığımız Ke Huy Quan’ın (Waymond) oyunculuğu ve karakter geçişleri de bir hayli derecede iyi diyebiliriz.
Dan Kwan ve Daniel Scheinert, yönetmen ve senarist olarak çok fazla başarılı filmlerinin olmamasının yanı sıra, Everything Everywhere At All Once ile beraber bir çok kişinin ilgisini cezbettiğini ve devamında kendilerinden bu tarzda bir çok film beklendiğini dile getirebiliriz.
Everything Everywhere At All Once film eleştirisini burada sonlandırıyoruz. Filmi hakkında ki yorumlarınızı bizlerle paylaşmayı lütfen unutmayın. Bir sonraki incelememizde görüşmek üzere, sağlıcakla kalın!
